Zeki bey, diğer yazılardaki hayali kişilerden birisi değildi. İki gün önce vefat etti. O bir faniydi, bu nedenle yazıyı övgü ve yergiye binaen değil, belki de bir hayra vesile olur umuduyla yazıyorum.
Zeki ve arayışı olan kişilerle tanışmak niyeti ile etrafa bakındığım bir dönemde, hakkında hüsnü zannı olan bir arkadaş vesilesi ile tanışmıştık, Zeki beyle. Kibar bir insandı. Karşılıklı olarak birbirimize kitaplarımızı gönderdik. Kitap ve makalelerine biraz göz gezdirince içim cız etti. Zamanın samyeli ile "zeki ilhamcının" gadrine uğramış mebzül miktarda insanların arasında, benzer bir arayış ve çırpınış içerisindeydi. Bu duruma, okuduğu üniversitenin, kaygan eksen ve zeminin de etkisi olduğu, benzer pek çok örnekten dolayı yadsınamaz gibi gözüküyordu.
Kendi düşünsel ve inanç serencamını yazarken; "üç büyük kırılmadan" bahsediyordu. Telefon görüşmelerimizde; "eğer bulursa, kırılmaların bu kadarla kalmayacağından" söz etmişti. Dördüncü büyük kırılma; aramadığı, ummadığı ve beklemediği bir demde gerçekleşti. Bu kere hakikatle; aracısız, şeksiz şüphesiz yüzleşti. Zira, "zeki, ilham verici"; "ben senin görmediğini görüyorum" deyip, çoktan ortadan kaybolmuş; bütün örtücüler hükmünü kaybetmiş ve yakin hasıl olmuştu. Karmaşık olmayan, yalın bir anlayışla, hakikat anlaşılmış ve sadece; "doğruymuş" denilebilmiştir diye hayal ediyorum.
Kalanlardan; kendilerinden olur ve övgü beklenenler, ben şahidim, sosyal medyada; "çok beyefendi, kibar, velud, entelektüel, gayretli idi" dediler. Bunların ne işe yaradığını elbette biz bilemiyoruz. Bunun yanı sıra, benzer biçimde; para, şöhret, "güçlüler" yanında itibar da elde edenler; bunların ne işe yarayacağını, yakin hasıl olunca öğreneceklerdir.
Malum mücrim müsebbip mecralardan tesir görenlerin, gökkuşağı renklerine benzer bir çeşitlilikte, hatta birbirlerine ters açılarda bile, bulundukları pozisyonlarda oluşturdukları etkileri, zanlarına çok itimat etmeden ve yakine kavuşmadan gözden geçirmelerinde fayda vardır.
Tek hidayet Allah'ın hidayetidir ve bunun Kitabʼı, rehberi Kuran'dır. İnsanların bazıları anlamasa, inanmasa ve tasdik etmese de böyledir. İzafiyetin, tekliğe mutlak olarak irca olduğu zaman, zaten kimsenin aksine bir şeye inanmak imkânı olmayacaktır. Yeryüzünün en büyük palavrası olan; "insan sayısı kadar hakikatin varlığına saygı göstermek gerekir" tezini savunan, eksensiz/omurgasız izafiyet yavesinin, mahza yalandan ibaret olduğuna bizatihi şahit olanlar, eğer bu boyuttayken, bu yalana dayanarak kaybetmişlerse, tek yönlü, dönüşsüz boyutta tek hal çaresizliktir.
Zanni anlamların, öncüllerin, değerlerin peşinden tüketilmiş bir hayattan O'na sığınarak; bizleri, Kitabı hidayet rehberi olarak kabul etmeyi nasip ettiği ve bu çerçevede Hadi sıfatını tecelli ettirdiği insanlardan eylemesi için dua ediyoruz.
Ölüm, kimsenin ihtilaf ve itiraz edemeyeceği bir öğretmendir. Bu nedenle, çok laf zaiddir. Vaktin tükenmediği demde, anlayıp, bilenlerden kılsın.
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?