TUTUNULACAK DAL

Bir taraftan, sivil toplumun insanların sorunlarını çözmek, onların özneleşmesine destek vermek için bir irade oluşturması, inisiyatif alanı geliştirmesi üzerinde çalışırken, diğer taraftan Noetik Bilim çalışmalarına da göz atıyordum. Süreç ve serüvenlerinin mahiyeti açısından ilginç çağrışımlar oluştu.

Noetik Bilim, "Klasik Materyalist Bilim Paradigmasının, bilinç, niyet, özel deneyim vb. hususları tam anlatamadığı hissiyatıyla" motive olduğu çağrışımı yapan bir alan. Nitelemesi bilim olmasına rağmen geleneksel bilim çevrelerinde tam kabul görmüş değil, daha çok spekülatif olarak niteleniyor.

Epistemolojisini; amprik ölçüm-içsel tecrübe-kolektif alan etkisi üzerinden ifadelendirebiliriz. Ontolojisi; tam materyalist değil, tam idealist değil, tam mistik değil. Bilgi-Bilinç alanı ontolojisi. "Gerçekliğin arkasında birleşik, görünmez, tüm varlığı kuşatan bir bilgi/bilinç alanı vardır. İnsan bilinci bu alanla iletişime girer" tezini savunur.

İnsanlar kendi doğalarından uzaklaşmaları nedeniyle, çeperi kaygan ve dipsiz derinlikte bir kuyuya, büyük bir hızla düşmektedirler. Bunun görünen dünyadaki ifadesi; büyük-yaygın ve geniş biçimde; psikolojik, sosyal, ilişkisel, toplumsal, kurumsal, olgusal ve stratejik problemler içerisinde olunmasıdır. Bunun neticesinde büyük anlamsızlıklar, huzursuzluklar, tatminsizlikler, çatışmalar, verimsizlikler, adaletsizlikler ve benzeri durumlar içerisinde "yaşadıklarını zannetmektedirler". Zannetmektedirler zira bu büyük kitleyi kontrol edebilmenin yegâne yolu hallere sürekli yeni anlamlar ve değerler icat ederek hakikati ve farkındalığı yok etmektir.

Bu kadar uzun sürede oluşmuş, katmanlaşmış ve yaygınlaşmış sorunları, isteseler bile, kurumsal yapıların kaynak ve teknik alt yapı yetersizliği nedeniyle tek başlarına çözmek imkânları yoktur. Bu nedenle bir biçimde bütün insanların bu sürece dahil olması mecburiyeti vardır. Bu da ancak sivil toplumun, müstakil, sorumlu ve nitelikli bir kıvama gelmesi ile mümkün olabilir.

Burada, sivil toplum ve noetik bilimin ortak sorunu ortaya çıkıyor. Einstein'ın söylediği gibi, "sorunu üreten akılla sorun çözülmüyor". Yani bu aklın ontolojik ve epistemolojik kökleri aynıysa bu sorunlara ilişkin yapılacak şeyler, aldatmanın, oyalamanın ve ötelemenin dışında bir fonksiyon icra etmeyecektir.

Allah ve gayb olgusunun olmadığı bilimle; Allah ve ahiret olgusunun olmadığı hayat tasavvuru ile sahici ve etkili bir sonuca ulaşmak mümkün olmayacaktır.

Rad Suresi 21 "Onlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler. Rablerine saygı duyarlar ve hesabın kötüsünden korkarlar."

Bu hususlarda çalışanların, yeryüzü sisteminde işleyişin temel parametrelerinden birisini ifade eden bu ayet üzerinde çokça düşünmeleri gerekmektedir. Fakat bunu yapabilmeleri için öncelikle; 

Bakara Suresi 2 "Bu, kendisinde şüphe olmayan, MUTTAKİLER için yol gösterici olan bir kitaptır." ayetini idrak etmeleri; sonra da bir hâl kriptosunu çözmeleri gerekmektedir.

Bakara Suresi 3 "(Muttakiler) gayba iman ederler...."

İnsanlar çeperleri kaygan bir kuyuda, büyük bir hızla dibe doğru kaymaya devam etmektedirler ve tutunacak bir dala ihtiyaçları vardır.

0 Yorumlar