Olmayana ergi metodunu kullanmaya devam edelim ve mesela diyelim. İçerisinde din bahsi geçen herhangi bir eseri elimize alsak; bu akademik bir metin, klasik bir eser, bir makale ya da bir strateji yazısı olabilir; sonra da bu eserdeki bütün din tariflerini;
"Dini bilgi, amelin mahiyetini belirleyen temel hükümlerdir. Eğer bu hükümler, insan fıtratının bilgileri çerçevesinde ise amel ahsen olacaktır. Bu durumda, hayatı yapılandıran insan amelinin/davranışının, ahsen/en doğru-en güzel olması durumunda, hayat inşa olacaktır. Hayatın inşa olması, yeryüzünde çatışmaların bitmesi, barışın hakim olması; bütün varlıkların hukukunun korunması; hayatın varlık nedenin gerçekleşmesi anlamına gelecektir. Amelin ahsen olmaması durumunda yeryüzünde fitne ve çatışmalar hakim olacak; ekin ve hars yok olacak; herkesin ve her şeyin hukuku çiğnenecektir.
Dinin fonksiyonel temelini, dini bilgi/kök hükümler oluşturmaktadır. Bu hükümleri vaz eden ilahla ilişkiler; bu ilişkinin kavileşmesini, dirilmesini sağlayan ritüeller/ibadetler; bu dine tabi olanların kimliklerini izhar eden ve aynı zamanda kendilerine de hatırlatma mesajları veren semboller de, dini oluşturan diğer unsurlardır." Tarifi çerçevesinde değiştirsek; eseri, bu değişikliklere uygun biçimde yeniden yazsak ne olurdu?
Meseleyi burada bırakmadan; bu eserin oluşmasına vesile olan diğer eserleri ve bu eserden etkilenerek yazılmış olanları da, aynı tarifi esas alarak gözden geçirsek ve yeniden düzenlesek ne olurdu?
Burada da durmasak ve bu eserlerin etkilediği, yapılandırdığı düşünceleri ve fikirleri; eserlerin tashih edilmiş hali üzerinden gözden geçirip, yapılandırsak ne olurdu?
Başlamışken devam edelim. Ulaşılan yeni anlayış ve perspektif çerçevesinde; yapılan işleri, yapılandırılmış sistemleri, kurulmuş ve süregelen ilişkileri analiz edip, yeniden inşa etmeye başlasak ne olurdu?
Bu süreç; sonuçları ve etkileri ne olurdu? soruları ile devam eder gider. Aslında bütün hayatı gözden geçirmeye kadar ulaşacak olan bir sürece, etki eden iki temel unsur üzerinde konuşuyoruz; insan davranışı ve din. Yani iki kavramının doğasından gelen büyük ve kök etki gücünden. Yani din kavramını tarif ederken; hayat bağlamından ve insan davranışından ayrı/kopuk bir anlam oluşturulamayacağından bahsediyoruz.
Peki böyle bir akıl yürütme yapılamaz mı? Anlamsız, lüzumsuz, saçma mı olur?
Bunu söyleyebilmek için, yukarıda özeti verilen din kavramının anlam ve fonksiyonu üzerinde tefekkür etmek, özellikle Kuran'da ki ilgili ayetlerin anlam, ilişki ve fonksiyonlarını; hayat bağlamı üzerinde tekrar gözden geçirmek; sebep-sonuç ilişkileri, sistem ve süreç fonksiyonları, etkileri üzerinden, derin düşünerek, sahih bir din kavramı ve fonksiyonu çalışması yapmak lazımdır. Eğer bunları yapabilecek kadar sabır, hassasiyet ya da kapasite yoksa, asgariden yukarıdaki tanımın yanlış olduğunu müdellel olarak ispat etmek gerekir.
Neden mi gerekir? Bunun cevabı için, bu kadar kökten etkilere sahip bir kavramın eksik veya hatalı tanımları üzerinden gerçekleştirilecek davranışların, kurulacak veya ilzam edilecek hayatların sonuçları üzerinde düşünmek yeterli olacaktır.
Eğer hatalı imal edilmiş bir tuğla çekilirse, bunun üzerine kurulmuş bütün duvar yıkılır korkusu, bu tefekkür ve gözden geçirmeye engel olursa; hayatın gerçeğidir, o tuğla bir gün, bir vesile ile çekilir ya yaşarken ya da hesap vermek deminde. İşte o zaman, o duvar olduğu gibi üstümüze yıkılır ve altında kalırız.
Korkuları anlamak ve dikkate almak lazımdır, elbette. Bir ömürde, yanlış bir tuğlaya istinat edilen bir duvarı örmeye, savunmaya, bununla para, çevre, statü, standartlar, amaç, imkân, hayat, şöhret ya da herhangi bir unsur elde etmeye çalışmış bir kişinin, bu tuğlayı kendi eliyle çekmesi, duvarı kontrollü yıkması ve yeniden, doğru bir duvar örmeye başlaması kolay bir hadise değildir. Buna güç yetirmek ancak başta kendine dürüst, samimi ve sahici bir fayda-maliyet analizi yapmakla mümkün olabilir.
Yani; bu tuğlayı kendim çekip, yeniden bir duvar örmeye başlamanın bana maliyeti nedir? Bir gün, iradem dışında çekilirse ödeyeceğim bedeller nelerdir? Veyahut; hiçbir gözden geçirme yapmaksızın, mevcut hali canhıraş savunarak devam etsem, sahip olacağım faydalar nelerdir? Ya da tuğlayı çekip, sahih bir çaba içerisine girince elde edeceğim faydalar nelerdir? Bu analiz, ancak bir tevbe kıvamının lazım şartı olarak yapılabilir.
Elbette yanlış tuğlanın bir gün çekilebileceği ihtimalinin, kurumsal yapılara da çıkartacağı faturalar vardır. Yani onların da bir fayda-maliyet analizi ve hatta yanında pek çok stratejik analiz daha yapmak ihtiyacı olabilir. Belki de bu yanlış tuğlanın bilinçli ve kontrollü olarak çekilmesi, umulmadık anda yıkılabilecek duvarın hasarlarını engellemek açısından bir stratejik parametre bile olabilir.
Ezcümle, çürük ve yanlış tuğlaların bir vesile ile yerinden çıkması ve üzerine istinat edilen duvarın yıkılması mümkün ve hatta mukadder olabilir, Rab dilerse. Bu tuğlanın stratejik önemi ve istinat ettiği duvarın büyüklüğü ile mütenasip olarak, oluşan etki adeta kıyamet kopuyor hissi verebilir.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?