SON DÜĞÜM ÇÖZÜCÜLER

Aslında ne ilk ne de son düğüm çözücülerdir bunlar. Önceden pek çok düğüm çözücü gelmiştir ve bundan sonra da onların takipçisi pek çok sayıda geleceklerdir, muhtemelen. Zira vasatın doğası bunu mecbur kılmaktadır. Değilse ötesi kıyamettir.

Sistemin illüzyon bölümünde, kabaca illüzyonistler, bunları besleyip teşvik edenler, bu durumu fark ettiği halde, aynı yerden beslendiği için ses çıkartıp, müdahale etmeyenler, illüzyonların farkında olmayıp, mutlu mesut yaşayıp gidenler, aynı şartlarda yaşarken, itiraz ediyormuş havasındaki alt illüzyon grupları ve bu minvalde uzayıp giden, illüzyonla ilintili biçimde tarif edilen unsurlar, hayatın tüm mecralarında yaygın olarak vardır denilebilir.

Bu durumda illaki bu büyüleri bozmak, düğümleri çözmek, sisleri dağıtmakla mükellef insanların da sisteme dahil olması, bu doğaya uygun başka bir halin doğasının zorunlu sonucudur. Son düğüm çözücüler tabiri de en son sorumluluk üstlenmeye çalışanları tarif etmek ve konuya dikkat çekmek için kullanılmıştır. 

Aslında böyle bir girişi, girişe yapılacak itirazlar üzerinde biraz durmak gerekliliğine zemin olsun diye yaptım. Zira hemen; "uzun, karışık, zor anlaşılıyor" gibi itirazların gelmesi kesin, maalesef.

Peki, bu tür bir dil, itiraz edenlere saygısızlık olsun diye veya benzeri bir kast-ı mahsusa ile mi kullanılıyor? Elbette hayır. Öncelikle ne illüzyonistler ne onları besleyenler ne de onların beslediği diğerlerinden gelmiyor bu itirazlar. Bu itirazlar, illüzyona maruz kalmış farklı kesimlerin, bu maruziyetin oluşmasının lazım şartları arasında olan; dil fakirliği, ufuk darlığı, algı sığlığı, odaklanma sorunları, dikkat dağınıklığı, ciddiyetten kaçış, çerçeve ve mesele yoksunluğu, tasavvur ve duygu yoksulluğu, farkındalık mahrumiyeti ve benzeri, oluşturulmuş halleri normal saymaları nedeniyledir. 

Oysaki illüzyonların arkasındaki zeka düzeyi, karmaşıklık, stratejik başarı, yöntemler ve çalışmalar; illüzyona maruz bırakılanların cari sınırlarının çok fevkindedir. İllüzyona maruz bırakılanlarda oluşturulmuş algı seviyesindeki düşüklük de illüzyonların fark edilip, itiraz edilmesini önlemek için alınmış tedbirler babındadır.

Bu durumda, illüzyonları anlayıp karşı koyma faaliyetlerine ilişkin, mevcuttan farklı olarak ortaya konulan her düzey, ufuk ya da zenginlik; mevcut hale karşıtlık biçiminde, kişiselleştirilmiş bir halle, duygusal tepki ile karşılanmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da sözel itirazlardan başlayarak, tümden ilgilenmemeye kadar giden bir reaksiyon oluşmaktadır. Bu sadece günümüzde gerçekleşmemekte, tüm tarihte olagelen bir durum olmak keyfiyetini taşımaktadır. 

Hud Suresi 91 “Dediler ki: 'Ey Şuʼayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı, seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin.”

Bu, tüm zamanlarda düğüm çözücülere karşı sergilenen ortak tavır gibi gözükmektedir.  Anlaşılmamak itirazı, cari değerlere göre zayıflık ve itibarsızlık isnat ve bakışı, reaksiyonlar, muarızlık, yalnız bırakılmak ve benzeri durumlar... 

Aslında bunları oluşturan nedenler de çağlar üstü benzerlikler gösterirler. Hadlerini aşanlar, doğal olmayan anlamlar, değerler, sınırlar, bakış açıları ve normlar imal ederler ve bunların iillüzyonistler vasıtasıyla inanılıp, kabul edilmesini sağlarlar. İllüzyona maruz bırakılanlar da bunları doğal ve normal zannederler. Kendi normallerine uygun olmayanları da yadırgayıp, tehdit olarak görürler. Düğüm çözücülerin tarih boyunca maruz kaldıkları muamelenin, aşağı yukarı nedenleri bunlardır. 

İllüzyona maruz kalmak; insanın doğasından, hukukundan, tatminlerinden, güçlerinden, özgürlüklerinden, orijinal insan hallerinden ayrı düşmesi, yoksun kalması ve hüsranları demektir. Yani farklı biçimlerde köleleştirilmiş olmak anlamına gelir.

İmal edilip, illüzyonla inandırılmış şeylerin hiçbirisi insanın doğal ihtiyaçlarını karşılayamaz, tatminlerine ulaştıramaz, varoluştan sahip olduğu hiçbir imkân ve gücünü kullanmasına müsaade etmez. Sadece bunlarla ilgili yanılsamalar oluşturur. Tek kelimeyle; zannettirir.

İllüzyonlara maruz bırakılanlar için en büyük talihsizlik; dünyayı, hayatı, olguları, işleri ve ilişkileri, ancak bu yanılsamalar çerçevesinde okuyabilmeleridir. Bu durumda hiçbir zaman yanılsama, yanılsama olarak anlaşılamaz. Yanılsamaların oluşturduğu normları da kendi normalleri olarak gördükleri için, bunun dışındakilerini kabulleri adeta mümkün olmaz. 

Böyle bir çelişkiler ağı içerisinde yaşayanların, çelişkileri aşabilmeleri, illüzyonlardan kurtulabilmelerinin lazım şartıdır. 

Bunu gerçekleştirebilmeleri için her daim imkân ve mekanizmalara sahiptirler ve fakat illüzyonistlerin asıl başarısı, insanların bu potansiyellerinin farkına varamayıp, kullanmamalarını sağlamalarıdır. 

İşte, düğüm çözücüler bu hususta bir imkân olarak temayüz ederler. Zira onlar, aynı koşullarda bu çelişkileri aşabilmek imkânlarını bulmuş olanlardır. Ayrıca onlar, illüzyonlara maruz bırakılanların zihinlerine, duygularına, yüzleşmelerine şahitlik ve yaşayan örneklik etmek imkânı da oluşturmaktadırlar. Yanı sıra, bunu da bir hesap, bedel, çıkar ya da istismara binaen değil, sadece doğal hal ve sorumlulukları gereği olarak yapmak avantajını da sağlarlar. Kısaca bu hususta dikkat çekmek ve hatırlatmak görevlerini yerine getirirler. 

Hal böyleyken, tarih boyunca illüzyona maruz kalanlarla, düğüm çözücüler arasındaki ilişkinin seyri, doğalarına mütenasip bir biçim olmamıştır. Bu durum hayatın en önemli sırlarından biridir. insanların büyük toplam tercihlerini, illüzyonların konforundan, kolaylığından ve ucuzluğundan yana kullanmışlardır. Çok güçlü düğümlerin çözücülerinin bile, çok büyük çabalarına rağmen kalabalıkları, orijinal insan düzenlemesi onuruna, gücüne, tatminine ulaştırabilecek; düğümsüz akıllara ve gönüllere; köleliği reddeden özgür hayatlara davetleri başarılı olamamıştır. 

Bu tabloda ne illüzyonistler ve efendileri ne de düğüm çözücüler asli unsurlar değillerdir. Asli unsurlar, tek tek insanların kendileridir. Ağlarını kuranlar ve bu ağları, illüzyonla cennet gibi gösterenler de bu ağlara yakalanmayan ve her zaman, bunları bozmaya çalışan asa hükmünde olmak mücadelesini veren düğüm çözücüler de kendi asli tercihlerinin gereğini yapan arızi unsurlardır. 

Ana unsurlar yani bütün insanlar da illüzyona aldanıp, ağa yakalanan sinek mi, özgür dünyanın özgür varlıkları mı, ağ kuran ve illüzyon yapan mı, yoksa düğüm çözüp, ağ bozan mı olacaklarına, kendilerine emanet olarak verilmiş irade ile karar verecekler ve adaletle, layık olduklarına ulaşacaklardır.

1 Yorumlar

  1. Yaşanmaya değer hayatın ilişkiler bütünü ile ahlâk'ında kavî olmayan her insan bu illizyona mağlup bir köle veya mankurt.. Düğüm çözücü olmak için ise emrolunduğu gibi dosdoğru yaşamakta kararlı insan gerek.. Öyle ki bir eline ay'ı, diğerine güneşi verseler yolundan dönmeyecek.. Neticede bu üstün AHLÂK'TA kavî olmak.. Başka çözümü yok bu işin vesselâm..!