SESLERE KULAK VERMEK

Bir sabah uyandım ve bir kulağımda işitme duyusunun tamamen kaybolmuş olduğunu fark ettim. O taraftan söylenen şeyleri anlamıyordum. Bu durum, garip bir şekilde, cevap aradığım bir mevzuyu anlamama da vesile oldu. Gün ışığı gibi apaçık şekilde ortada olan şeyler neden anlaşılmıyor? Meğerse işitilmeyenin, anlaşılması da mümkün olmuyormuş, aynel yakin şahidim.

Ağır bir ilaç tedavisi sonuç vermeyince, doktorlar; hiperbarik oksijen tedavisi önerdiler. Bu tedavide, bir basınç odasında, normalin dört katı basınç altında, saf oksijen veriliyor. Bu yolla, hücrelerin beslenmesi ve hatta yenilenmesi; damarların açılması ve hatta yeni kılcal damar oluşumu destekleniyormuş. Neticede yine vücudun doğal sistemi, süreci belirleyip, yönetiyor. Fakat bu doğal sistemin yapısının bozulması, yeterince ve doğru beslenip, desteklenememesi durumunda, zaaflar ve bundan kaynaklanan sorunlar doğuyor. Hiperbarik oksijen tedavisi, doğal sistemin orijinal hale gelmesine destek oluyor. Bu sayede yeniden işitmek imkanı oluşuyor.

İnsanların içerisinde yaşadığı; beş duyuları ile algılayıp, günlük, anlık tecrübeleri ile anlamlandırdıkları, cari gerçeklikleri, insanların büyük oranının normallerini oluşturmaktadır. İnsanların, cari normalleri, nesnel beslenme kaynakları olarak kabulüne sebep olmaktadır. Yani tercih, karar, davranış ve ilişkilerine esas bilgiler, kalıplar, örnekler, bu kaynaktan elde edilmektedir. İnsanların büyük çoğunluğu, şahitlik ettikleri süreçler ve andaki etkilerinden dolayı cari gerçekliği, doğal ve normal kabul ederler ve buradan beslenirler. Cari gerçeklikte kullanılan ortalama ve yaygın dil; mahiyet ve mertebesi ile, cari gerçekliğin nesnel olarak algılanmasını sağlar ve günlük yaşantının mutlak, anlamlı ve meşru bir düzene sahip olduğu kabulüne sebep olur.

Cari gerçekliğin normal kabul edilmesine sebep olan normlar, eğer insanın, varlıkların, olguların, oluşların ve ilişkilerin doğasına uygun anlam ve veri setlerinden yani temel hüküm cümlelerinden üretilmiş olsalar, yukarıda anlatılan keyfiyette bir beis yoktur. Fakat cari gerçekliğin normları eğer insanların bütüncül tatminlerini, adaleti, dengeyi, kök hukuku, onuru, yaratılıştan belirlenen özgürlük sınırlarını, saygıyı, üretimi, çatışmasızlığı, paylaşımı, işbirliğini ve hayatın kök anlamının gerçekleşmesini destekleyip, mümkün kılmıyorsa, bu durum insanlara; huzursuzluk, anlamsızlık, tatminsizlik, amaçsızlık, psikolojik-sosyolojik-fiziksel, ilişkisel sorunlar, çeşitli israflar, çatışmalar, sevgisizlik, zulümler, tahripler biçiminde yansımaktadır.

Bunu değiştirip, düzene sokacak olan yine insanların kendileridir. Ancak burada paradoksal bir problem söz konusudur. Sorunları oluşturan cari gerçekliğin normallerinden beslenip, hal sahibi olan ve bu halleri de doğal ve meşru olarak kabul eden insanların; bu halleri ile, olanı ve olması gerekeni fark edip, irade göstermeleri mümkün olmamaktadır. Zira insanlar, günlük rutinleri sekteye uğramadıkları müddetçe, cari gerçekliği sorgulamak ve daha iyisini ve doğrusunu talep etmek ihtiyacı duymazlar.

İnsanların sorgulamalarını, fark etmelerini, daha iyisini ve yükseğini talep etmelerini mümkün kılacak iki durum vardır. Bunlardan bir tanesi, rutinlerini bozacak hallerle karşı karşıya kalıp yüzleşmeleridir. Bu durumda cari normallerin ve onları oluşturan normların sorgulanması mümkün olabilir. Diğeri ise, cari gerçekliği aşan yüksek bilinç ve idrak durumlarıdır.

Rutinlerin bozulup, yüzleşmelerle karşı karşıya kalındığı demde, hallerin ve oluşların; sebeplerin ve sonuçların hakikatine ulaşmak için; akletmek, fıkh etmek, fehm etmek, muhasebe etmek çabaları göstermek için; halen var olandan daha yüksek idrak ve bilinç düzeylerine ulaşabilmek için de mutlaka; doğal hassaların, mekanizmaların, melekelerin sağlıklı çalışıyor olması lazımdır. Bunların tahrip olup, işlev görmediği; sağlıklı beslenip vazifelerini yapamadığı durumlarda insanlar; cari gerçekliğin sınırları dışında sorgulamaksızın, algılamaksızın, arayıp, talep etmeksizin; rutinlerin konforuna sığınmış olarak davranıp, inşa etmek sorumluluğunu almazlar. Eğer cari gerçekliğin rutinleri ve sınırları, dirilten doğal mekanizmaları tahrip edip, devre dışı bırakan etkiler oluşturuyorlarsa; bu durumda doğal mekanizmaları sağlıklı besleyerek, doğal fonksiyonlarını gerçekleştirmelerine ve hatta tahrip olmuşların yeniden inşa edilmesine destek olmaktan başka yol yoktur. Ayrıca bu unsurları (ki bunlar; temiz ve derin akıl, akleden kalp, temiz vicdan, fıtrata uygun algı-karar ve davranış mekanizmaları, güzel ahlak, sağlam şahsiyet, güçlü irade, fıtri ilişkiler ve çevre vb.dir.) sağlıklı besleyecek olan algı ve idrak kanallarının tıkanıklığını açmak ve hatta yeni kanallar oluşturmak mecburiyeti vardır. Bunun yegane yolu ise, insanın, fıtratına ilişkin orijinal, tam ve saf bilgilerle; zihinsel, ruhsal, eylem, hal ve ilişki formatlarında muhatap olup, beslenmesidir. Bunun normal şartlarda değil de tabir caizse, yüksek basınç altında olması yeniden inşayı katalize edecektir.

Halihazırda, neredeyse herkeste bu yüksek basınç vardır. Kiminle konuşsanız; hiçbir şey yapmak, konuşmak, dinlemek istemediğini ifade etmekte ve hatta gitgide yalnızlaşma eğilimine girmektedir. Bu bir yüksek basınç halidir ve sağlanacak saf bilginin işlev görüp, gerekli yerlere ulaşmasına yardım edecektir. Zira bu halden kurtulmak mecburiyeti vardır.

Hiperbarik oksijen tedavisi örneğinde olduğu gibi; rutin dışı bir atmosferde alınacak saf oksijene karşılık gelecek olan, fıtratın saf bilgi, hal, eylem ve ilişkileri, algı ve idrak yollarını onarıp, yenileyecek; doğal sistemimizin bütün hücreleri, dokuları, mekanizmaları, onarılıp yenilecek ve asli fonksiyonlarını yeniden icra etmeye başlayacaktır. Bunun için; göz önünde olup ta görmediklerimizi görmeye başlamak gerekmektedir. Kulağımızın dibinde olup ta işitmediğimiz seslere kulak vermek icap etmektedir. Bunun lazım şartı; rutinin konforundan çıkabilmek cesaret ve kararlılığı göstermektir.

Ankara'nın yerlileri; "helva demeyi de, halva demeyi de, havla demeyi de biliriz" derler. Aynı şeyler farklı biçimde söylenince, farklı anlamların oluşmadığını da göz ardı etmemek lazımdır. Bu keyfiyet, cari gerçekliğin çekim gücü karşısındaki tedbir ve tutumla alakalıdır.

0 Yorumlar