Bu yazı, birilerini, birbirimizi ve kendimizi; eleştirmek, suçlamak, yargılamak, ayıplamak niyeti ile yazılmamıştır. Zira bunların hiçbir işe yaramadığı aynıyla vakidir. Olsa olsa "tir tir titreyip kendine gelmek" ya da bütün süreçleri ile kamil bir tövbeye katkısı olsun diye yazılmıştır.
İçinden geçtiğimiz zamanlar, görünüşte, belki de insanlık tarihindeki en geniş, derin ve kapsamlı bir savaşa şahit olmaktadır. Esasta ise, Allah'ın istisnasız bütün insanları çok yönlü ve deruni imtihana tabi tuttuğu günlerdir.
İnsanların çoğunluğu, ne olup, bittiğinden haberdar değildir ve olmayacaktır da. Bunun nedeni, zaten böyle bir umarsızlık, duyarsızlık, gaflet ve sığlık içerisinde yaşamak tercihlerindendir. Bunlar, hayatı oyun ve oyuncak olarak görüp, böyle yaşayanlardır. Bazıları bu hallerine hakikat, dava, erdem gibi etiketler ve gerekçeler imal edip, bunların çerçevesinde yaşamak gayreti göstermektedirler. Ortak özellikleri ise hakiki bir hakikat arayışında olmamalarıdır. Ellerinde bulduklarını, bulduk sanmalarıdır.
Sade suya tirit işler yapmaktalar, yazılar yazıp, konuşmaktalar ve "fikirler geliştirmekteler." Nedeni, hakikat peşinde olmanın ne demek olduğunu bilmemek, korkular, şahsiyet problemleri veya küçük hesaplar olabilir. Sonuç olarak, neden ve görünüm ne olursa olsun, sade suya tirit vasfı değişmez. Zira bu, hakikate nispeten bir mahiyeti ve kıvamı tarif etmektedir.
Ciddi diye vasıflandırıp ta, anlattıklarının neredeyse tamamının dezenformasyon olduğu, kendinden menkul kafa yapıcı "uzmanların" söylediklerinin izinden gitmek, hakikatin peşinde olmak değildir.
Bu topyekûn bir savaştır. Savaşın bir tarafı durumu ciddiye almakta ve işini kemal-i ciddiyetle yapmaktadır. Sorun, Hak tarafında olduğunu iddia edenlerin farkındalığı, sorumluluğu, yaklaşımıdır.
Savaş ciddi bir iştir. Ancak adam gibi adamların muhatap olacağı, anlayacağı ve tarafı olacağı bir durumdur. Yani sade suya tirit hayatlar yaşayanların harcı değildir.
Allah'ı, hayatı, kendini ciddiye alan, hakkı ve kul olmanın onurunu taşıyanların üstlenebileceği bir sorumluluktur.
Hayallerden, romantik zanlardan, etkisiz edilgenliklerden, sahte tasavvurlardan bahsetmiyorum. Olması gerekenlerin sahicilerine işaret ediyorum.
Ciddiye almanın gereği; durumların ve yapılması gerekenlerin farkında olmak, yapılan işin başlangıcında, fonksiyon ve hedef analizi, neticesinde sonuç ve etki analizi yapmaktır. Yani "ne işe yarayacak" diye bir bilinçle başlayıp, sonuçta, "hangi neticeyi aldık" farkındalığına sahip olmaktır. Bu ahsenu amel kıvamına işaret eder. Aksi durumdakiler sadece faaliyetlerdir. Elbette onların da razı ettiği bir şeyler veya birileri vardır fakat olması gereken mi, şüpheli.
Ezcümle, Allah'ın kulları ve sade suya tirit işler aynı cümlede kullanılamaz.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?