Başlık bir çoğumuza değişik gelse bile, aslında bir çoğumuzun günübirlik olarak içerisinde bulunduğumuz hali tarif etmektedir.
Düşünceler, duygular, amaçlar, kararlar, tasavvurlar, tarzlar ve tercihler, rüzgar önündeki kuru yapraklar gibi savrula savrula bir duvar önünde kümelenir. Artık burası bizim karar verip, demir attığımızı zannettiğimiz yerdir. Savrulduk, deniz bitti ve bir duvar önüne yığıldık ve bu durumu "bizim hayatımız" diye isimlendirdik. Bu hayatın doğası ile ilgilidir. İnsanlar anlamlandıramadıkları, kontrol edip yönetemedikleri şeyleri, umut bitip kabullenince rasyonelleştirmeye başlarlar. Artık bu insan, savrulup, kenara birikmiş olanı hayat olarak görmenin gerekçelerini, sahte anlamlarını imal etmek zorundadır. Süreç böyle başlar. Sonra hali sindirme, kabullenme, içselleştirme, normalleştirme, sahiplenme safhaları gerçekleşir.
Olsun, böyle olsa ne olur? demek mümkündür. Savrulup sürüklenen yapraklar, kurumuş, dallarından kopmuş, anlam ve ağırlıklarını kaydetmişlerdir. Bundan sonraki kaderleri çürüyüp, dağılmaktır. Yani duvar dibinde kümelenen yığının içerisinde bizim düşüncelerimiz, duygularımız, amaçlarımız, kararlarımız, tasavvurlarımız, tarzlarımız ve tercihlerimizi bu akıbet beklemektedir. Yani duvar dibinde, hayat dediğimiz şey bunlarla kurulmuştur.
Sabit kadem ise ayakların yere sağlam basmasıdır. Verdiği karardan ve sözden dönmeyen, kararında sebat edenler için kullanılır. Hani bu boyuta gelmeden ve bu boyutta Rabbimize verdiğimiz sözler var ya…
Bunu da ancak; ne için, neyi, nasıl yapacağını bilen; yapabilecek bilgisi, yeteneği, niyeti, şahsiyeti ve kararı olanlar gerçekleştirebilirler. Bunların yaptıkları muhkemdir, sahihtir, inşa edici ve tatminkârdır. Etraftan gelen en sert etkiler karşısında bozulmazlar, ezilmezler, korkmazlar, şüpheye düşmezler.
Elbette bu keyfiyet rüzgar önünde sürüklenmeye açık ve kabul eden bir tıynetle olmaz. Hastalanmamış ve tahrip olmamış bir öz; arayan, gören, anlayıp, idrak eden, tahayyül ve tasavvur eden, duygularını yaşayan, inanan, karar veren ve eyleme geçen bir mekanizma; hakikatin bilgisi, bakış açısı, yaklaşımı, usulleri, anlamları, değerleri, sınırları, sistemleri ve hukukundan başkasını kabul etmeyen tercih; buna uygun ilişkiler, irade, ahlak, iş birliği ve mücahede ile gerçekleşebilir.
Anlamak, kabul etmek, özgür tercih ve muvaffakiyet öncelikle istemekle, talep etmekle mümkün olur. Romantik pasiflik hiçbir istemenin ve yapmanın yerini tutmaz. Sabit kademlerin kalemi değildir. Onlar sorumluluklarının harekete sevk ettiği insanlardır. Kök sorumluluk Rablerine karşı olandır. Bütün diğer sorumluluklar bunun bir fonksiyonudur. Zanni saiklerin motivasyonu sahici ve etkili değildir. Hakikat ve hikmete dayanmayan; her söz boş sözdür, hiçbir iş amel-i salih yani doğru iş, ahsen-u amel yani en doğru iş değildir. Buna da boş iş denilir. Zan, hakikatin yanında hiçbir şeydir.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?