PAROLA SİS!

Aritmetik gerçeklikte, her tarafı belli formüllere sahip; aydınlanmış ve bu kesinlikle ötekilere seslenen bir yerde duran ve buradan konuşan bir kişi olduğum zanlarına, yanılgılarına, hissiyatına sahip olmadığımı biliyorum, şükürler olsun. 


Çamurlara bulanmış, içine de çamurlar dolmuş ve hatta çamurlaşmaya başlamış; bunu sağlayan bir bataklığın içerisinde yaşayan varlık gibi hissediyorum. Ancak bu hissiyat, bataklığa olan öfkemden dolayı; kendime, hayata ve insanlara karşı bir çamur gibi davranmak hakkına sahipmişim düşüncelerine kaptırmıyor beni. Bilakis, hala temiz kalmış insan taraflarıma tutunarak, bataklıkta çamurlaştıran süreçten sıyrılıp, insan olmak mücadelesinde güç ve motivasyon sağlıyor, bana. Üstelik kendi içimizdeki insan kalan taraftarımıza tutunurken, başkalarının insan kalan tarafları ve tekrar insan olmak mücadelelerinden de güç alıp; kendi mücadelemizle de onlara destek sağlamaya gayret ediyoruz.


Bu satırları, sadece yazı yazan ve bu yazıları ilginç hale getirmek için cerbeze yapan biri olarak yazmıyorum. Gerçekten, yaşadığım somut hayatın bütün etkilerini hissedip, bu hissiyat ve onu oluşturan bir bilinç üzerinden; bana ve insanlara yapılan hukuksuzluklara ve hatta zalimliklere, hakiki ve samimi bir karşı duruşu ifade etmek ve bu ifadeleri de mümkün olduğu kadar hissettiğim canlılıkta aktarabilmek, resmedebilmek niyet ve gayreti ile böyle yazıyorum. Zira ifadenin, hangi kaynaktan, hangi mahiyette çıkmışsa, muhataplarda da aynı kaynağa, aynı mahiyette ulaşacağına inanıyorum. Yani gönülden, tasavvur mahiyetinde çıkanların, gönüllere tasavvur mahiyetinde ulaşması gibi. Çünkü mevcut hale ilişkin asgari iletişim etkisinin bu kıvamda olması gerektiğini düşünüyorum. 


"Bataklıkta bir çamur gibi hissediş"; duygusal ve psikolojik zaaflara değil, verili mesnetler üzerine oturmuş bir bilincin perspektifinden doğan bir tarif ya da tasvirdir. Böylesine net bir tasvir üzerinden iletişim kurabilmemiz, hepimiz açısından hayati önem taşımaktadır. 


İçinde bulunduğumuz hali, olduğundan farklı tasvirlerle tarif ederek ele almak; halin bizim kabullerimizde meşrulaşmasına ve hukuksuzluğunun da kabulüne sebep olması, gayet mümkündür. Bu bizi yanıltır ve zayıflatır. Yanı sıra, bizimle iletişim ve ilişki içerisinde bulunanların niyet ve samimiyetlerinden emin olabilmek için, onların gerçek hâl tasvirlerini ve kendilerini bu hâl içerisinde nasıl hissedip, tavsif ettiklerini de bilmek lazımdır. 


İnsan olabilmek ve kalabilmek, insanın doğası/fıtratı üzerinde olabilmek, kalabilmek, yaşayabilmekle özdeş durum ve koşullarla ölçülebilecek bir husustur. Bunun bozulması, insan fıtratına aykırı etkilere maruz kalmayla başlar. Yani piru pak olan fıtrata çamur buluşmaya başlaması, sürecin başlangıcıdır. Elbette çamur, ancak balçık ve batak zeminlerde ve bunu oluşturan koşulların atmosferi altında dolaşıp yaşarken bulaşır. Bu süreçte üç şey sürekliliğini koruyorsa, bulaşma, başka bir hale evrilir. 


Birincisi, batağı oluşturan koşullar, etkiler, lojistik destekler istikrarla devam ediyorsa.


İkincisi, insanlar bu zemin ve atmosferde yürüyüş ve yaşantılarını devam ettiriyorlarsa. 


Üçüncüsü, bulaşan çamurlar anında temizlenip, tedbirler alınmıyorsa. 


Bunun sonucunda, bulaşan çamurun özelliği nedeniyle, bulaştığı unsurlar da çamurlaşmaya başlarlar. 


İşte böyle bir bilincin hissiyatına sahip ve bataktan kurtuluş, batağı kurutmak ve yerine bir gülşen inşa etmek mücadelesi veren birisi olarak; bu kadar karmaşık ve güçlü etkilere sahip bir halden, başka bir hale geçmek için; hazırlanmış, etkisiz ve çamur halin eseri ezberler ve çabaların çok işe yaramayacağını ifade edebilirim. 


Bu halden çıkışın lazım şartı; insanın ve hallerin fıtratını yaratan; bu fıtrat üzerinden çıkış yolları göstermek için tek yetki ve yetkinlik sahibi olanla; O'nun gösterdiği yol mucibince ilişki kurabilmek; bu ilişkinin icaplarına uygun davranabilmek; diğer insanları da bu hale yani "Rabbaniler" olmaya davet edebilmektir. Bu keyfiyet; kuru sözlerin, mekanik tarif ve formüllerin, etkisiz faaliyetlerin harcı değildir.

 Bütün anları ve insanları kapsayan, organik ve dinamik bir süreç, ilişki ve işbirliğini zorunlu kılmaktadır. 


Hâlden çıkmanın lazım şartının parolası "SİS" yani; samimiyet, istikrar ve sabırdır. 


Rab'la, doğasına uygun bir ilişki kurup, sürdürmek için bu parola geçerlidir. İnsanların, bataklıktaki çamur hallerinden sıyrılmak için; insan kalmış taraflarına tutunması, bununla başkalarına şahitlik etmeleri ve onların şahitliklerinden destek almaları için parola "SİS" yani; samimiyet, istikrar ve sabırdır. 


Zira çamur halinin oluşturduğu psikolojik durumlar, kişilik halleri ve sorunları; algıları, umutları, güvenleri, ölçüleri, değerleri ve ilişkileri öylesine olumsuz etkilemektedir ki; insanlar ne kendi hallerine ne de diğer insanlara bakarak; motive olamamakta, itimat edememekte, umut besleyememekte ve iş ve işbirliği yapmaya yönelememektedirler. Oysaki bunlar hâlden çıkışın, sebepler dairesindeki olmazsa olmazlarıdır. 


İşte bu zor çelişki ancak; samimiyet, istikrar ve sabırla aşılabilir. Bir başka ifade ile; bu bataklıktaki çamurlaşma halinden çıkış için; harekete geçebilmek ve işbirliği gerçekleştirebilmenin stratejik koşulu; bütün, çalışma, tebliğ, teklif ve talepler de yalın biçimde; samimiyet, istikrar ve sabır ahlakını, davranış ve ilişkilerin mayası haline getirebilmektir. Diğer, gelişmiş ve sofistike zannedilen lafların, bunun yanında güçlü bir tesiri olmamaktadır. 


Yani kısaca parola; SİS'tir.

 

0 Yorumlar