Özgürlük, hayatı yaşamayı bilmek demektir. Ötekinin tarif ettiğini değil, bahşedilmiş olanı.
Taşkınlıklarını, sapkınlıklarını, şaşkınlıklarını bize hayatın hası diye yutturmaya çalışanlar kadar; nasıl yaşayacaklarını bilmedikleri, hiç yaşamadıkları hayatı, tatminsizliklerini idealize edip bize pazarlamaya çalışanlar da hadsizdirler, haksızdırlar, köleciliğe hizmet etmektedirler.
Hayatın anlamını, çerçevesini, sınırlarını, ilkelerini belirleyip, bize tavsiye edenin tayin ettiği özgürlük sınırlarını ve hakları yeniden tespit etmek hakkı hangi hadsizinmiş?
Rabbini bilip, Rabbanilerden olmaya çaba göstermeyenin, özgürlük alanını ve hayat sınırlarını belirlemek isteyenlere izin vermesi ve hatta onlara ram olması; başına gelecek musibet ve belalara müstahak olması anlamına gelmektedir.
Bu belaların belki de en kötüsü hayatı, varoluşun orijinal özgürlük sınırlarında ve orijinal varoluş kalitesinde yaşamayı bilememek, yaşayamamak demektir. Bunu tadamayanların, korkarım asli olanı tatmaya da imkanları olamayabilir. Yani hüsran üzere hüsran!
Sınırsızlığı, ilkesizliği, hayatın fıtratını yok sayıp, nefsin arzularına ram olmayı; ister Rabbe teslim olmayı reddederek; ister bunu Rabbe kulluğun ve hatta erdemin bir gereği olarak yaptığını iddia ederek gerçekleştirsinler, bunlar hadsizdirler ve haddi tecavüz etmektedirler.
Hayatın fıtratına karar verip, davranış sergilemeyi yani yaşamayı bir sabit mecburiyet olarak koyan Allah'tır. Yani sadece nefes alıp, biyolojik varlığın devamını sağlamak, yaşamak değildir.
Bu yaşamın mahiyetini, hayatın varlık nedenine ve sonsuz hayatın anlamına ilişkin yaşanacak biçimde belirleyen hükümleri de gönderen Allah'tır. Bu nedenle sadece O'na kulluk etmeyi varoluş amacı olarak belirlemiştir.
Zorunlu olarak sergilememiz gereken davranışın, varoluşun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmesiyle; her an ve alanda yapılacak işlerin ve yaşanacak hayatın en güzel ve doğru olmasını, hayatın amacı olarak bildiren de Allah'tır.
Her insanın şakilesine göre, yani yaratılıştan gelen ve onu farklı kılan özgün vasıflarına göre davranmasını da uygun görüp, farklılığın fıtratını da böyle belirleyen Allah'tır.
Bunlarda anlaşılmayan ne var da insanlar, hadlerini aşıp, Allah'ın Rablığına rağmen ötekinin hayatına el ve dil uzatıp, haksız müdahalede bulunmaktadırlar?
Allah'ı reddedip, yok sayarak "ilahlaşmaya niyetlenenlerin" ya da bunların otoritelerini kabul edenlerin, kurmaya ve insanlara dayatmaya çalıştıkları hayatları ve çabaları bir parantezde ele alıp, gerekli duruşu ve davranışı sergilemek, Rabbanilerin hayatının bir parçasıdır.
Ancak kendisini Allah'ın kulları olarak vasfedenlerin aynı çerçevede fakat başka niyetler, gerekçeler ve görünümlerle yaptıkları can acıtmaktadır.
Fatır Suresi 5 "Ey insanlar, Allah'ın vaadi gerçektir; sakın dünya hayatı sizi aldatmasın, o aldatıcı, sizi Allah ile aldatmasın."
İnsanları, kendimize, zaaflarımıza, zayıflıklarımıza, anlamadıklarımıza, bilmediklerimize, yaşamadıklarımıza çağırmaktan vazgeçmek lazımdır.
Bunlar tebliğ, davet, nasihat, ilim, dava gibi görülmemelidir. Eğer bizatihi şahit olup, yaşadıklarımızı; dille, fiille, halle paylaşabilsek bunlar; şahitlik, tebliğ, davet olacaktır.
İnsanları, bu vasıflara haiz olan şahitler olarak sadece, Kitap hükmünce Rabbanilerden olmaya davet etmek lâzımdır.
Rableri ile kuracakları fıtrata uygun ilişkiyle, hayatı fıtrat tadında yaşamayı herkes bizatihi görecek, bilecek, öğrenecek, tadacak ve yaşayacaktır.
İnsanların fıtratları çerçevesinde, şakilelerine uygun, özgürce bir hayat inşa etmeleri, yaşamaları doğal haklarıdır. Kendilerini hakikatin tarafında görenlerin bunu hiçbir niyet, gerekçe ve usulle engellemek hakları yoktur. Bilakis hayatlarının büyük bölümünde buna mugayir davrananlara karşı mücadele etmek zorundadırlar.
Bunun neliği ve nasıllığı üzerinde düşünüp, çalışmak, ilmi bir faaliyettir.
Hayatı; özgürce ve tatmin içerisinde yaşamak, varlık nedeninin gerçekleşmesinin lazım şartlarındandır. Bu da Allah'ın dini çerçevesinde gerçekleşir. Bu nedenle "hak ve özgürlük mücadelesi" de Rabbanilerin davasının bir adıdır.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?