ÖNCÜLER

Vakıa Suresi 7-8-910

"Sizler de üç gruba ayrıldığınız zaman:

Biri, amel defteri sağından verilenlerdir; ne mutlu o sağından verilenlere!

Diğeri amel defteri solundan verilenlerdir; ne bedbaht o solundan verilenler!

Öne geçenler de öne geçmiş öncülerdir." 

Hadid Suresi 10

"Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va'detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan hâberdardır." 

Tevbe Suresi 19

"Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez." 

İnancıyla ve zannıyla mütenasip olarak amel-i salih işlemek, hak ve hayır üzerinde olmak niyet ve gayretinde olanların hesapları ve karşılıkları Allah'a aittir. Kimse bu hususun yargıcı ve muhasebecisi değildir. 

Ancak içerisinde bulunduğumuz hal ve şerait içerisinde, hikmet perspektifinden bakınca belki de sorulacak en önemli sorulardan birisi; "bu insanlığın haline mütenasip hayır üretecek insan tipolojisi nedir?" olmalıdır. 

İçerisinde bulunduğumuz hal; sapla-samanın, at iziyle-it izinin karıştığı; kakafoninin, senfoni aforizmasıyla dinlettirildiği ve hatta gürültüye dahil olmanın erdem sayıldığı; kaos ve fitne ortamında, bir yönden karşıtlık pozlarının sergilenip, diğer yönden taraftarlığın sergilendiği; develer tellal, pireler berber iken anaların, kendilerine efendilik edecek köleler doğurduğu; korkanların-cesur, bencillerin-diğergam, cahillerin-ulema, hamakatın da-akıllılık diye pazarlandığı bir ortamda; hak hak nidalarıyla mevcuda ram olunduğu bir demi yaşayan insanoğlu; bir yönden duymamaya, görmemeye, konuşmamaya azmü cezmü kast etmiş; diğer taraftan hatırlatmaları sanki nefsine saldırı ve kendisine haksızlık yapılıyormuş gibi değerlendirmekte; öbür taraftan da, şuuraltında, bu bataktan çıkmak için tutunacak bir dal aramaktadır. 

Batağın dibe çektiği zaman dal olacak olan; kar basıp, yol-iz kalmadığı zaman sürüyü vadiden çıkartacak olan; muhasara altındayken kuşatmayı yarıp, çıkışa rehberlik edecek olan; zorluk zamanlarında sabır, iman ve hikmetle örneklik teşkil edecek olanlar, öncülerdir. 

Onlar; hakikatin hükümlerinden, güncelin gerçeklerini fark edebilenlerdir.

Onlar; firaset ve basiret sahibidirler.

Onlar; yüzlerini insanlardan, kurumlardan, aldatıcı her unsurdan çevirmiş, sadece Allah'a bakan ve O'ndan isteyen Rabbanilerdir.

Onlar; Allah'tan başkasından korkmayanlar, çekinmeyenler, istemeyenler oldukları için; yollarını şaşırmaz, yollarından sapmaz, vazgeçmez ve dönmezler.

Onlar; Allah'tan başkasından beklemedikleri, ummadıkları ve istemedikleri için; sürekli umut ve motivasyon üzeredirler. 

Koşulları hikmet üzere değerlendirirler fakat koşulların aldatıp, ürkütüp, vazgeçirebildiği kişilerden değillerdir. 

Bu ve benzeri özellikler; zor ve dar zamanlarda, batak zemin ve zehirleyici atmosferlerde, gaflet-dalalet ve hıyanet yılanlarının sokupta fark etmeyi ve hareket etmeyi dumura uğrattığı durumlarda; bu halden kurtulmak için olmazsa olmazlar, lazım şartlardandır. 

Hayatın, hakikat taraftarlığının, çıkışın, yol buluşun, yolda kalışın, adam gibi adamlığa şahitliğin öncülerine; hava kadar, su kadar, özgürlük kadar muhtacız. 

Zira onlar sıradanlığın ram olmuşluğuna, başkalarına bağımlılık ve muhtaçlıklarına rağmen bizatihidirler; yol bulurlar, yol olurlar, yol açarlar. 

0 Yorumlar