Ana meşguliyeti düşünmek olan kişilerde, bu hususta zaman ve odak problemi yaşanmaz. Bu nedenle ortaya bir konu zenginliği çıkar.
Mesela zaman zaman; "olsaydı, ne olurdu?" formatıyla düşünürler. İlginç sorular, konular ve cevaplar oluşur zihinlerinde.
Amerikalıların kurucu babaları, tevhid ve fıtrata dayalı bir İslam anlayışına sahip olsalardı ne olurdu?
Allah Resul'ünün halifeleri, İslam Tarihi boyunca, kesintisiz bir zincirle, Risalet misyonunun algoritmasını biliyor halde davransalardı, ne olurdu?
Kıyamete kadar bu misyonu ifa edecek, gerçek ve tüzel otoriteler bu algoritmayı biliyor olsalar ortaya ne gibi sonuçlar çıkabilirdi?
Çok zeki, yetenekli, gayretli ve üretken bazı sanatçılar, bilim adamları, siyasetçiler ve benzeri; (muhtemelen içerde ve dışarıda, sizin de hemen gözünüzün önüne gelenler olmuştur) fıtratı, bütüncüllüğü ve hakikati, orijinali üzerinden bilen, anlayan ve inanan, amaçlarını ve hedeflerini, bunların orijinal anlamlarından oluşturmuş ve çabalarını bu çerçevede gerçekleştiriyor olsalardı, ne olurdu?
Bir grup, ulul-el bab, muvahhid mümin, yapay zekâ üzerinde çalışma yapsalardı, diğer çalışmalardan farklı hangi sonuçlara ulaşırlardı?
Yine, ulul-el bab, muvahhid ve kurmay kafalı müminlerden oluşan bir ekip; halihazırda, sistemlerin içerisinden çıkamadıkları küresel kaos, insanların saplandıkları ve kurtulmayı başaramadıkları bataklıklar hususunda bir çalışma gerçekleştirebilselerdi; acaba hangi analizleri yapar nasıl bir yüksek stratejiyi belirler, hangi sistem-politika-strateji-taktik ve metodoloji önerileri sunarlardı? insanlığa...
Bazen böyle sorular sorarlar ve herkese çok ilginç gelebilecek cevaplar bulurlar. Buldukları cevaplar sadece çok ilginç olmaz, hayret ve ibretle; oyun değiştirici mahiyet ve derinliğe sahip olduğunu da görürler.
Bir denemenizi tavsiye ediyorum, asgariden yukarıdaki sorulara; ulul-el bab mertebesinde, saf bir samimiyetle, keskin bir firasetle, derin bir hikmetle cevaplar oluşturmaya çalışanlar; tarih felsefesine, değişim felsefesine ve dinamiklerine, inşa felsefesine ve dinamiklerine, siyaset felsefesine ve dinamiklerine, teknoloji felsefesine ve dinamiklerine, strateji ilmine ve sanatına ilişkin çok güçlü etkiler oluşturabilecek sonuçların ortaya çıktıklarına şahit olacaklardır.
Bu satırları okuyan pek çok kişinin istihza içeren bir üslupla tepki göstereceklerini tahmin ediyorum. Onlara Nasrettin Hoca'nın diliyle meydan okuyorum. Hani birisi gökte kaç tane yıldız var diye sormuş; Hoca'da; eşeğimin tüylerinin sayısı kadar diye cevap vermiş. Olur mu öyle şey diye alay edenlere; inanmıyorsanız sayın demiş.
Muhtemelen bu meydan okuyuş; cücük mantıkla İslam'ı tanımlayıp, küçümseyenlere; akletmeden, tefekkür etmeden, irfansız, analizsiz, hikmetsiz, tecrübesiz, cesaretsiz, ufuksuz, derinliksiz, amelsiz, tezsiz, vüsati dar, ehli dil, konformist, mesuliyetsiz, inşasız, romantik atalete sahip bir "İslam" tasavvuruna ve tercihine sahip olanlara da komik gelmiştir. Ancak ben bu meydan okumanın çok ciddi ve cesametli olduğunu; sadece, samimi, yürekli ve sahici bir niyet, fikir, inanç, duruş, liyakat ve ciddiyet sahibi olanlarda anlam ifade edeceğini düşünüyorum.
Yalnızca düşünmekle kalmıyorum, bu vasıflara haiz olup da meseleyi esasına uygun bir ciddiyetle tetkik ve tefekkür etmek isteyenlere de bir imkân olabileceğini bildirmek istiyorum. Bu çağrı ancak onlara yapılabilir, zira latifeye latif gerektir denilmiştir.
Bu sorular üzerinde tefekkür ve akletmek çalışmasını, sosyal mecralarda, çekirdek çitlemek misüllü ya da sahici bir meseleye istinat etmeyen kurumsal faaliyetlerle karıştırmamak gerekmektedir. Meselenin hacmi, derinliği, nüfuz alanı, usulleri, icabatları, gerekli donanım, hususiyetler, sabır ve çalışmanın cesameti ancak bu çalışmayı yaparken ortaya çıkmaktadır.
Böyle bir çaba aslında, teşebbüsü itibariyle bir meydan okumaya cevap; sonuçları itibariyle de büyük bir yüzleşme vesilesidir. Bu yüzleşme vesilesiyle; hali pür melal, ulaşılması gereken hedefler, ikisi arasındaki açı farkı, aşılması gereken duraklar, sahip olunması gereken formasyonlar, meselenin derinliği ve genişliği, hangi perspektiften bakılması gerektiği, hangi strateji ve yöntemlere ihtiyaç olduğu, işin ciddiyeti ve benzer hususlar hakkında önemli veriler, idrak ve farkındalık elde edilmektedir.
Korku kovuklarındaki konfor alanlarında, romantik tasavvur ve tercihler için, elbette bu tarzda teşebbüslere gerek yoktur. Orada işler çok kolaydır; hani adam demiş ya; sigarayı bırakamayanların niye zorlandıklarına şaşırıyorum, ben günde on defa bırakıyorum. Elbette espri.. zira hem hayat, hem de memat istihza malzemesi yapılamayacak kadar ciddi ve önemlidir.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?