NÜKLEER GÜÇ VE ÖNCÜLER -2-

Gücü, tatmini, adaleti ve hatta belayı elde edebilmenin lazım şartı talep etmektir. Bu, yani arz-talep ilişkisi, hayatın sabitelerinden birisidir.  

Bakara suresi 186

"Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin talebine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler." 

Doğru talebi oluşturan temel faktör ise farkındalıktır. 

İnsanlar içinde bulundukları koşulların yanlış, zararlı, sahte, eksik olduklarını fark ettikleri zaman bunun değişmesini talep ederler. 

Yaşadığı, ilişkide bulunduğu ya da maruz kaldıklarından daha iyi, nitelikli, sahici, yüksek olanların farkına vardıkları zaman da hali değiştirip, daha yüksek ve nitelikli olanı elde etmeyi talep ederler. 

Eğer insanlar, bulundukları koşullarla ünsiyet peyda etmişler, bir şekilde kabul edip, razı olmuşlarsa; koşulların olumsuzluklarının ya da daha iyi ve yüksek olanın farkında olmazlarsa; bunları değiştirmek, daha güzelini oluşturmak niyetleri, talepleri ve iradeleri de olmaz. 

Bunun nedenlerinden bir tanesi, referansın fıtrata uygunluk olduğu şartlarda, hakikaten her şeyin tam olması ve talep edilecek yeni bir şeyin olmamasıdır. Bu durum cennet (misül) bir hayatı tarif etmektedir. 

Bir diğer neden, bulundukları şartlarda, seyrettikleri filmlerin oluşturduğu tasavvurların, sahici farkındalıkları kadük bırakması nedenidir. Yani tasavvurları, oynattıkları filmlerle yapılandıranlar, bu tasavvurlara uygun arzı da sunuyorlarsa, artık taleplere mahal kalmamıştır. 

Bir başka ve en fecaat arzeden sebepse; çok uzun süre filmlere maruz kalmış ve hatta bu ortamlara doğmuş ve hakikatin hiçbir cüzüyle yüzleşme imkânı bulamamış olanların durumudur. 

Bu ortamlara doğmuş olanlar, başka bir hakikat referansı ile muhatap olamadıkları için; aynı, yumurtadan çıkar çıkmaz kediyi gören civcivin, onu annesi sanmasına benzer bir hal üzeredirler. 

Bu etkilere sonradan maruz kalmışlar da eğer; direnmek ve hakikat üzerinde kalmak mücadelesi vermemişlerse; akletmekten vaz geçmek, yüzleşmek ve muhasebeyi terk etmek, hakikatin peşinden ayrılmak, korkular, küçük hesaplar, şartlara uyum ve benzeri farkındalıkları ve talep etmeyi ortadan kaldıran haller oluşur. Bu nedenle iyiyi talep ve kötüyü değiştirmek arzusu yerini hale rıza ve durumun konsolidesini isteyen bir ruh haline bırakır. 

Hakikat önüne gerilen perdelerde oynatılan filmlerin "hakikat" kaynağı haline getirildiği vasat ve atmosferlerin yaygınlığı ve insanlar üzerindeki etkisi göz önüne alınınca; sanki bu durumun değişme, değiştirilme imkânı yok gibi zannedilmektedir. 

Oysaki gerçek, bu halin de hayatın doğasına aykırı olmamasıdır. Aynı doğadan çıkışla her zaman bu perdelere bakıp aldanmayan; bunların ardındaki hakikati gören ve bu hakikatlere göre karar alıp, davranış sergileyebilecek insanların olacağının da bir gerçek olmasıdır. 

Al-i İmran suresi 104

"İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir."

Vakıa Suresi 10-11

"Önde olanlar ise öncülerdir. İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır."

Öncüler her dönemde, dönem koşullarından etkilenmeden, dönemi değiştirmek potansiyeline sahip olanlardır. Zira bunlar Allah'a yaklaştırılmış olanlar ve kurtuluşa erenlerdir ve geniş kitleler, bunların şahitliği ve rehberliğinde perdeleri yırtıp, ötesini görebilmek imkânı bulabileceklerdir. 

Bu nedenle Allah her dönemde böyle bir topluluğun bulunmasını emretmiştir. Bu topluluğun içinde bulunmak potansiyeline sahip olanlar, kurtuluşa ermek için mücadelelerini verirler. Böyle bir topluluğun oluşması için destek verenler de öncülerin şahitliği (örnekliği), rehberliği, sağlayacakları perspektif, motivasyon, umut ve cesaret ile ve onların liderlikleriyle; bulundukları halden çıkıp, perdelerin arkasındaki hakikati görebilmek fırsat ve ihtimaline kavuşabilmek niyet ve bilinci ile hareket edeceklerdir. 

Allah'a yaklaştırılmış ve kurtuluşa ermek ihtimaline kavuşanlarla; bunların açtığı yolda yürümek ihtimali için bunları destekleyenler, yani herkes, kendileri ile ilgili nedenlerle hareket etmektedirler. 

Öncüler; 

Bulundukları her koşulda Allah'a verdikleri ahdin gereğini yerine getirmek sorumluluğu ile yaşamaya çalışırlar. Yani sadece Allah'a kulluk eder, sadece O'ndan yardım isterler. 

Her daim üzerinde oldukları bir davaları, gerçekleştirmek için mücadele verdikleri hedefleri vardır. 

İçinde bulundukları durumu; yaşadıkları sistemin atmosfer ve kültürü, oluşturulan gündemlerin perspektifinden okuyup, anlamlandırmazlar. 

Onların, varlık nedenlerinin gerçekleştirilmesi hedefli ve fıtrat çerçevesinden oluşturulmuş bir perspektifleri ve algoritmaları vardır. Buradan bakarlar, okurlar, anlayıp, anlamlandırırlar, tutum ve tavır belirlerler, karar alır, davranış gerçekleştirirler. 

Bu nedenle her daim özgün bir gündemleri vardır. 

Allah'a yaklaştırılmış olanlar, hadisattan korkmazlar ve etkilenmezler. Bütün olup bitenler, onlar için birer veridir. 

Bu nedenle umutları kaybolmaz, ufukları kararmaz, motivasyonları bitmez. Zira bunlar, öncülerde dışsal nedenlerle oluşmaz. Allah'a tam itimat ve teslimiyet üzere oldukları için hep bu hal üzeredirler. 

Kendi bilgi teorileri üzerinden üretip, kullandıkları bilgileri ve yöntemleri sayesinde, olanları bütün perdelemelerin ve aldatmaların ötesinde, hakikatine uygun anlarlar. Bu nedenle aldatılamazlar. 

Ayrıca hadisatı; oluşlar yani pratik düzeyinden değil, ontolojik yani yaratılış mertebesinden başlayarak, bütün mertebelerden okuyup yaklaşabilmek imkanına sahip oldukları için, rekabetsiz bir güç ve imkana sahip kılınmışlardır. 

Bu imkânı; "yaratan Rabbinin ismiyle oku" emrine uymalarına izin verildiği ve imkân sağlandığı için elde edebilmişlerdir. 

Ayrıca; korkularından, komplekslerinden, zaaf ve zayıflıklarından, küçük hesap ve endişelerinden, Allah'a sığınmak ve teslimiyet neticesinde kurtulabildikleri için; büründükleri örtülere, saklandıkları kovuklara ihtiyaçları kalmamıştır. Bu nedenle kalkıp uyarmak emrine, bahanesiz uyarlar. 

Öncülerden olmanın lazım şartı; hevaya kulluktan kurtulup, sadece Allah'a kulluk etmeye yükseltilmek olduğu için; bunun zorunlu koşulu olarak, nefisleri itminana erdirilmiştir. Yani şüphe ve endişeleri gitmiş, kesin iman etmiş ve kararlarını vermişler, neyi-nasıl düşünüp, yapacaklarına dair tereddüt ve soruları kalmamış, huzura ve dinginliğe kavuşmuşlar, umut-enerji ve motivasyonları tam haldedirler. 

Bunun neticesinde, Allah'tan bütünüyle razı olmak halindedirler. Allah'ın da onlardan razı olduğunu umut etmektedirler. 

Firaset, basiret, hikmet ve adalet üzeredirler. Bu nedenle aldanmazlar ve aldatmazlar. 

Hak bildikleri yolda yürürken, aksi kati olarak ispat olana kadar; inandıkları ve yaptıklarından vazgeçmezler. Yolda sabit kademdirler. 

Bu nedenle; bilmeyenlerin, akıl erdiremeyenlerin, cesaretsizlerin, meselesizlerin, haset edenlerin, bencillerin, saptırmak-durdurmak-yavaşlatmak-engellemek isteyenlerin, ahmakların, hainlerin ve düşmanların çaba ve çalışmalarına kulak vermezler, pabuç bırakmazlar. 

Allah'ın gösterdiklerinden başka hesapları olmaz, hasbidirler. 

Rablarıyla ilişkileri, Rabbaniler kıvamında ve sürekli bir hissediş içerisindedir. 

Elbette öncülerin başka vasıfları da vardır ancak; öncülerden olmayı talep ettirecek ve onları tanıyıp, refiklik etmeyi istetecek bir farkındalık için bu kadarını bilmek bile kâfi gelecektir. 

Perdeleri yırtıp, hakikati görmek ve hakikatin baş edilemez gücünü elde edip; sanki çıkışı imkânsız bataklıklardan çıkıp, bu bataklıkları kurutabilmek için lazım şart, öncülerin yerlerine geçmeleri, misyonlarını üstlenmeleri ve topluluk haline gelmelidir. 

Temiz havadan teneffüs edip, esrar tekkesinin duman altı durumundan bir an için bile kurtulanların çareleri ise; öncü potansiyeline sahip olanların kovuklarından çıkıp, yerlerini almaları için gereken teşvik ve destek çalışmalarına dahil olmalarıdır. 

Öncüler, perdelerde oynatılan filmlerin tarifleri ve oluşturdukları değer, hal ve algılarla tanınamaz. Bu nedenle insanların kendi aleyhlerine olmak üzere, tanımadıklarına muhalefet ve hatta düşmanlık yapmak ihtimali vardır. 

Öncüleri tanıyıp, ilişki ve iletişim kurmanın şartı yola çıkmaktır. Zira onlar yol üzerindedirler. Asgariden, istemek, niyetlenmek ve aramak gerekmektedir. 

0 Yorumlar