Bu yazı, aklı karışıklar için kılavuz niyetiyle ve mahiyetinde okunabilir, ancak ne Schumacher'in ne de Gazali'nin kitaplarıyla bir ilgisi bulunmamaktadır.
Hayatın bütününde, insanların davranışları, diğerlerinin maruz kaldıklarının sebepleridir. İnsanlar, davranışlarına esas kararlarını belirlerken ilk temel etken niyetleridir. Daha sonra davranışlarının mahiyetini belirleyen kök tercihler söz konusu olur. Neticede bu davranışların sonuçları ortaya çıkarlar. Sonuçların mahiyetleri; hayatı inşa veya imha edebilir. İnsanlara fayda veya zarar verebilir. İnsanların ve bütün varlıkların hukuklarını koruyabilir veya çiğneyebilir.
Çoğunlukla insanlar bu kararları verip, davranışlarını sergilerken, bunların gayri meşru, yıkıcı, hukukları çiğneyecek ve zulüm edecek sonuçlar doğuracağını düşünerek gerçekleştirmezler. Zira insanlar doğaları gereği, meşru görmedikleri bir davranışı gerçekleştiremezler ve yapacaklarının doğru ve ıslah edici olacağına inanırlar ve savunurlar.
Mutlak güç, ilim, hakikat ve adalet, sadece Yaratanın nezdindedir ve insanların bunları algılamaları ancak O'nun bildirdiği hakikat bilgileri/hükümleri (fıtrat dini bilgileri) ile mümkün olabilir. Bunlar dışındaki, niyetleri ve davranışların mahiyetlerini belirleyen bilgiler/hükümler (yani dini bilgiler/hükümler) ancak zanni ve nefsi olarak imal edilmiş olanlardır. İnsanların iddiaları nasıl olursa olsun, eğer davranışlarının niyet ve mahiyetini belirleyen bilgiler/hükümler, orijinal hakikat hükümleri çerçevesinde, hikmet ve adaletle tespit edilmemişse; mutlaka, hukuksuzluk, zulüm ve bozgunculuk üretir. Velev ki bu davranışları sergileyenler, kararlarının meşru, adil ve stratejik olduklarını düşünseler bile...
Bu karar ve davranışların, gerçekleştirenlere ve maruz kalanlara bedelleri vardır. Kendilerini haklı ve güçlü görenler, istedikleri sonuçları alsalar bile, netice de büyük bedeller ödeyeceklerinden hiç şüphe duymamalıdırlar.
Şuara Suresi 227 "Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra kendilerini savunanlar (veya zafer kazananlar veya öçlerini alanlar) başka; zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir."
Şaşmayan ölçünün lazım şartları bunlardır ve imal edilen sahte ölçüler, hukuksuz davranışlara meşru gerekçe olmayacaktır.
Başarısız olup, "kaybedenler" için de;
Şura Suresi 30 "Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar."
Bu da halin mesuliyetine müdrik olup, tefekkür, muhasebe ve tövbeyi gerektiren bir hal tarifini ifade etmektedir.
Zulme maruz kalanların, zayıf ve çaresizlerin ve dahi bütün korunmak isteyenlerin müessir stratejisi ise;
Maide Suresi 105 "Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin (kendi nefsinize bakın). Siz doğru yolda olursanız sapanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir" hükmüdür.
Gelelim bu hususun ciddiyetini anlamaya yardımcı olacak örneğe. Bu örneğin, akledemeyenler ve fıkh edemeyenler için bir anlam ifade etmeyeceğini biliyorum. Zira, iki boyutlu algı evreninde, çöp adam mesabesindeki tasavvurlar, hakikatin anlaşılması için kâfi olmayabilir. Maalesef bu durum, insanların varoluşsal potansiyelleri ile de çelişki arz etmektedir.
"La teşbih, vela temsil"; bir animasyon evrenindeki figürlerin bütün irade, güç ve kuvvetleri, yazılımcının onlar için yazdığı kodlara bağlıdır. Kodların değişmesi, silinmesi ve hatta fişin prizden çekilmesi, onların güçlerini ortadan kaldırır. Elbette insanlarla, Yaratan arasındaki ilişki, bu örnekle bütünüyle özdeş değildir. Fakat bu örnekle ilintili anolojik bir düşünme, zanlarına bağlı bilgilerle, kendilerinde; güç, mutlak irade, yenilmezlik, bütünüyle kontrol, her durumda meşruiyet, belirleyicilik ve her türlü bedel ödemekten müstağnilik yanılsaması içerisinde olanların; belki de, gerçeğin böyle olmadığını ve ağır bedellerden kaçamayacaklarını; zanlarının, yakini bir yüzleşmede ortadan kalkacağını; ancak bu durumda da hiçbir düzeltmeye zaman ve imkân olmayacağını idrak etmelerine yardımcı olabilir.
Ezcümle, insanların karar ve davranışlarının neticelerini, "niyet ve mahiyet" belirlemektedir. Kötü akıbet, zanni niyet ve mahiyetten doğmaktadır. Zira zan, hakikatin yerini tutmamaktadır.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?