Her çeşit meydan okumanın altında kalmışların çaresi, bir meydan okumayla karşı durmaktır; ezikliklerine, komplekslerine, korkularına, endişelerine, farkındasızlıklarına, zaaflarına, yanlışlarına, noksanlarına... Buda ancak yüzleşmeler ile gerçekleşebilir. Çünkü farkındalık, bilinç, karar, cesaret, davranış, tavır, iş birliği ancak yüzleşmeler sonucunda ortaya çıkar.
"Meydan okumaların altında kalmış olmak" sözü bir tespit midir, yoksa bir yargı mıdır? Bana kalırsa keskin bir gerçektir. Tartışmalarla anlaşılıp, kabul edilmeyebilir, fakat sonuçtan sebebe gitmek yöntemi ile net olarak görülebilir.
Nasıl mı? Mesela insanların, büyük bölümünün sahip olduğu korkular... Nasıl oluşup nereden geldiğini genellikle fark etmediğimiz korkuların, hayatın kalitesini düşürüp, bizlerin hayata birer aktif özne olarak dahil ve müdahil olmamıza engel olacak biçimde sistemlerimizi tıkadığını yadsıyacak kimsenin çıkmayacağını tahmin ediyorum. Eğer çıkarsa bu durum ya korkularının ya da korkuların oluşturduğu zihinsel veya psikolojik blokajların neticesindedir, muhtemelen.
Bunun mevzuyla ilgisi nedir diye soranlarınız olacaktır. Korkularımız, farkında olduğumuz veya olmadığımız meydan okumaların neticesi, hasılası olarak doğmaktadır. Bu meydan okumalar her zaman düşmanca muarızlıklar nedeniyle oluşmamaktadır. Elbette bilinçli muarızlıklar baş müsebbiptir, fakat en az onun kadar, gizli rekabet ve öfkelerin neticesi olarak da ortaya çıkmaktadır.
Bir insan, annesinin veya sevgili eşinin rekabet duygusuna kurban gidebilir mi? Uzmanlarına bir sorun bakalım... Kaç tane anne, ayrıldığı eşine olan kızgınlığının intikamını, farkında olmadan çocukları üzerinden almaya çalışmaktadır. Ya da insanlar, birbirlerine eş olmak için evlenip de henüz kavgasını vermeye devam ettikleri benlikleri nedeniyle evlendiği insanla rekabet ilişkisi geliştirebilir mi? Sahip olduklarına rıza göstermeyip göz diktikleri üzerinden gelişen haset duygusunun, ortaya çıkarttığı meydan okumaları kaçımız fark edip karşı durabilmişiz?
Bunlar hafif olanları. Asıl ağır ve tesirli olanları ise, bilinçli ve sistematik düşmanlıkların ve rekabetlerin ağır meydan okumalarıyla ortaya çıkan sonuçlardır. Toplumun büyük çoğunluğu, bunları meydan okuma olarak algılayıp korunabilmek imkânı bulamazlar. Daha kötüsü, bu meydan okumaları fark edip önlem almak sorumluluğuna sahip olanların önemli bir bölümü ya fark etmezler ya önemsemezler ya da çaresizlik yaşarlar.
Sonuçta bu meydan okumaların olası sonuçları insanlarda ortaya çıkarlar. Genellikle; psikolojik sorunlar, kişilik problemleri, farkındasızlıklar, meselesizlikler, ahlak zafiyetleri, algı-idrak-tepki sıkıntıları, üretim ve iş birliği zafiyetleri, özgürlük, ilişki ve rüşt problemleri ve bunlardan doğan; mutsuzluklar, umutsuzluklar, adaletsizlikler, sadakatsizlikler, anlamsızlıklar, edilgenlikler vs.
Meydan okumalar, öncelikle insanların orijinal varlık nedenlerine ve bunların gerçekleşmesini mümkün kılacak parametrelere karşı gerçekleşir. Bu ontolojik bir kavga, muariziyet veya rekabet nedeniyledir. Dolayısıyla bu vasıflardan uzaklaştırılması hedeflenen insanlar, toplumlar ve hatta devletlere karşıdır. En önemli ve stratejik mertebe ve unsur ise, insan teki ve onun mahiyetini belirleyen kök hususlardır.
Meydan okumaların fark edilip, tedbir alınmasını engellemek için geliştirilen en güçlü strateji, müessir unsurların dikkatlerini, stratejik kök değerlerden uzaklaştırıp, ikame değerlerin esas alınacağı perspektiflere odaklanmasını sağlamaktır. Böylece asıl sorunlu alan için, bir şeyin yapılmaması mümkün kılınır. Bu durum sorumlular tarafından gerekçelendirilebilir. Bu gerekçelendirme, yüksek mertebede özgün kıymete haiz işlerin, önemsendiği biçiminde bir maruziyete kavuşturulur. İnsanların ise ya bu mertebedeki işleri anlamadıkları ya da zaten olup bitenin farkında olmadıkları bahanesi yeterli görülür.
Oysaki insanlar, olup biteni anlasalar da anlamasalar da farkında olsalar da olmasalar da bu meydan okumaların bütün bedellerini ödemektedirler. Burada yüksek makamların dikkati ancak, bu bedellerin toplumsal çıktılarının kontrol altında olması ve yönetilebilmesiyle ilgilidir. Yani bireylerin ödedikleri bedeller ile ilgili farkındalık ve tedbir almak mecburiyeti yine kendilerine kalmaktadır. Eğer farkında değillerse veya değilmiş gibi yapmayı tercih ediyorlarsa ya da bu hâli, normalize olmuş bir tarif üzerinden kabul edip, kanıksamışlarsa ortada; sorun, talep ve itiraz edilecek bir durum kalmaz. Yani meydan okumalar hedeflerini gerçekleştirmişlerdir.
Asıl sorun, farkında olup bu meseleler için çözüm çabalarının, sadece kendileri tarafından ortaya konulabileceği bilincine sahip olanlar içindir.
İşte bunlar için; maruz kaldıkları meydan okumaların altında kalmamanın çaresi, bir meydan okumayla karşı durmaktır; ezikliklerine, komplekslerine, korkularına, endişelerine, farkındasızlıklarına, zaaflarına, noksanlarına karşı... Bu da ancak yüzleşmeler ile gerçekleşebilir.
Bu durumda artık kendilerine, bu yüzleşmeleri müessir ve verimli gerçekleştirebilecekleri bir atmosferin, vasatın, yolun, yöntemin, süreçlerin ve iş birliklerinin geliştirilmesi vacip olmaktadır. Eğer bu ihmal edilir veya geciktirilirse bu kere, gayri iradi, ağır ve acı yüzleşmelere maruz bırakılmak mukadder olabilmektedir.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?