Bir kültür; insanların varoluştan kıymetli olduğunu;
İnsanların değerli olabilmek için sonradan elde edilmiş şeylere ihtiyaçları olmadığını;
Kıymetini kaybetmek için fıtratına aykırı hallere ve tercihlere sahip olmanın yeterli olacağını;
Her insanın, hayatını inşa etmek, yönetmek ve korumak süreçlerine dâhil ve müdahil olabilmek hak ve sorumluluğuna ve varoluşsal donanımına sahip olduğunu;
Anın inşasının, hayatı inşa eden temel gerçek olduğunu;
İnsanları birbirlerine üstün kılan unsurun, hakikat karşısındaki durumlarının niteliği olduğunu;
Sahiplik talebinin asılsız, emanete sadakatin asıl olduğunu;
Tüketimin imhayı, üretimin inşayı mümkün kıldığını;
Kişinin adaleti lehine ve aleyhine asla bozmaması gerektiğini;
Paylaşmanın erdem değil, varoluşsal mecburiyet olduğunu;
İnsanların hayatlarını inşa edebilmek ve koruyabilmek için paylaşmak mecburiyetinde olduklarını;
Hak kavramının, bütün varlıkların, olguların, oluşların ve ilişkilerin fıtratlarını gerçekleştirip, korumalarını, bütüncül manada kapsadığını;
Temel hak ve özgürlüklerin anlamının ve sınırlarının Allah tarafından belirlendiğini;
İnsanların ve sistemlerin yeniden hak ve özgürlük hükümleri belirlemek hak ve yetkilerinin olmadığını;
Sadece, davranış, tasarım ve yönetimlerini bu hükümler çerçevesinde belirleyip, gerçekleştirmek mecburiyetinde olduklarını;
Hak ve özgürlük için geçerli olan hususların; insan karar ve davranışları, ilişkiler, sistemler, yönetimler, inşa süreçleri ve hayata dair her hususta, aynen zorunlu olduğunu;
Boş işlerin saçma, anlamsız, ayıp ve israf olduğunu;
İnsanın, varoluş nedenini yani hayatın fıtri anlamını gerçekleştirmenin gereği olarak yapmadığı her şeyin boş iş olduğunu;
İnsanı orijinal doğasının anlamından ve sınırlarından uzaklaştıracak şeylerin "sanat, bilim, edebiyat, eğitim, uygarlık" olmadığını, sadece yıkıcılık ve bozgunculuk olduğunu;
İnsanların, varoluş hükümlerine özdeş hüküm üretmek hak, yetki, yetkinlik ve kapasitesine sahip olmadıklarını;
İnsanların sadece, Yaratıcı tarafından belirlenmiş varoluş hükümlerinin anlam ve çerçevesi içerisinde kararlar alıp, davranışlar sergilemek sorumluluk ve mecburiyetine sahip olduklarını;
İnsanlara, varoluşsal ve güncel olarak verilmiş olan kaynakları ancak; varlık anlamını gerçekleştirmenin o anlarına denk gelen hallerin devamı ve inşası, işlerin gerçekleşmesi ve bunun için lazım olan hususlara sarf edilmesi yetkisinin verilmiş olduğunu;
İnsanların, bu kaynakları, yetki dışındaki yerlere ve miktarlarda sarf ederlerse, haddi tecavüz ve israf etmiş olduklarını;
İnsanın bütünlüklü ve sahici tatminleri, huzurları, lezzetleri, keyifleri, hazları, yükseklikleri, kazanımları, ancak nefsi fıtrat sınırlarına çekip, bir üst mertebeye çıkınca elde edip, tatmaya başlayacaklarını;
Buraya kadar olan nefsi hazlar, lezzetler, keyiflerin, bunlarla mukayese edilmeyecek mertebede, gerçeklikte, süreklilikte ve nitelikte olduğunu;
Yani asıl değil, arızi ve aldatıcı olduklarını;
Hayatın bütününün, öğrenim ve kemal alanı olduğunu;
Asıl okumak eyleminin, hayatın, varlığın ve ilişkilerin bütününde, derinliklerinde ve çeşitliliğinde gerçekleştiğini;
Rabbin, insana yettiğini;
Rable ilişkinin dışındaki her şeyle ilişkinin anlam ve değerinin, fıtrat hükümleriyle belirlenen sınırlarda ve mertebede olduğunu;
Kapsıyor ve öğretiyor olsaydı, ne olurdu? Nasıl bir hayat olurdu?
Kültür, toplumların şahsiyetidir.
Toplumu oluşturan insanların kararları, davranışları, tercihleri, ahlakları ve şahsiyetlerinden inşa olur. Sonra da toplumdaki insanların inşasına etki eder.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?