KÜÇÜK KIRMIZI YILAN

"Asıl künyesi Ebû Utbe olduğu halde babası ona, güzelliği sebebiyle ateş gibi parladığı veya öfkelendiği zaman yanakları kızardığı için “Ebû Leheb” (alev babası) demiştir. 

Mekke’nin ileri gelenleri arasında yer alan Ebû Leheb İslâmiyet’ten önce Resûl-i Ekrem’in dostuydu. Hz. Peygamber’in putlarla mücadelesi sebebiyle onun aleyhinde en korkunç düşmanlarıyla iş birliği yapmaktan çekinmedi. Resûl-i Ekrem, ilâhî tebliğ görevinin ikinci devresinde, “Bundan böyle en yakın akrabalarını ikaz et” (eş-Şuarâ 26/214) meâlindeki âyetin nâzil olması üzerine akrabalarını davet edip peygamber olarak gönderildiğini söyledi. Bunun üzerine Ebû Leheb küstahça bir konuşma yaparak onu, kendilerini atalarının dininden döndürmeye çalışmakla suçladı. Bir başka gün de Hz. Peygamber’in Safâ tepesinde topladığı kavmini İslâmiyet’e davet etmesine sinirlenerek, “Yazıklar olsun! Bizi böyle boş sözler için mi buraya çağırdın” diye tepki gösterdi. Evi Hz. Peygamber’in evine yakın olduğundan onun evini sık sık taşa tutar veya başkalarına taşlatır, kapısı önüne her çeşit pisliği atmaktan çekinmezdi. 

Ebû Leheb Hz. Peygamber’i her yerde takip ederek sözlerini yalanlamaya, onun bir sihirbaz ve yalancı olduğunu, kavmini birbirine düşürdüğünü, sözlerine itibar edilmemesi gerektiğini söylemeye devam etti." (TDV İslam Ansiklopedisi) 

Küçük Kırmızı Yılan tabirine ilham veren şahıs Ebu Leheb olduğu için bu girizgahla başladık. 

  • Kırmızı, yüzünün kırmızılığından; yılanlığı, düşmanlığından; küçüklüğü de profilinin düşüklüğünden, şahsiyetinin sıkıntılı olmasından, korkaklığından mülhem türetilmiştir. Bir tipolojiyi sembolize etmektedir.

Rabbanilerden ve öncülerden olmaya niyet ve gayret edenlerin mutlaka karşılaşacakları bir tipolojidir, küçük kırmızı yılan. 

Öncüler; cari hayatın kültüründen, beklentilerinden, hedeflerinden, değerlerinden, ilişkilerinden ve normallerinden farklılaşmaya başlayınca, çevre ilişkilerinde de farklılaşmalar başlar. 

Bunlardan bir bölümü, Rabbanilerin hallerinin bir yüzleşme referansı olması nedeniyle, bundan rahatsız olanların tepkileridir. Bir diğeri ise küçük menfaatlere ya da az bahalı nefsani hususlara karşı bir tehdit algısıdır. En önemlilerinden birisi ise, uzun sürede birikmiş hased duygularının, Rabbanilerin samimiyet izharının belirginleşmesinin bir katalizör etkisi yapması ile su üstüne çıkmasıdır. 

Şura Suresi 14                                                                                                                                                                                                                                                     "Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki haset yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra Kitaba mirasçı kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler."

Ayrılığa düşme nedeni bilgisizlik değil. Bilâkis bilgi geldikten sonra ayrılığa düşüyorlar. Nedeni de haset, kıskançlık, menfaat çatışması. Allah bilir bu kıskançlık o anda doğmadı. Kalplerinde uzun süredir vardı ve gelen bilgi, ortaya çıkması için katalizör oldu. 

Hz. Nebi gelmeden önce Yahudiler bir nebi ve resul geleceğini biliyor ve bekliyorlardı. Ancak kendi aralarından çıkmayınca, hasetten ilk inkâr eden ve düşmanlık yapanlar arasında onlar da oldu. 

Bakara Suresi 146                                                                                                                                                                                                                                         "Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden birtakımı bile bile gerçeği gizlerler."

İfk hadisesinde iftira atan, Hz. Ebu Bekir'in aylık maişetini sağladığı kişiydi. Bu durumda o anda kendiliğinden gelişmedi, herhalde. Kalpteki hastalık hased ise, ortaya çıkmasına vesile bu olay oldu ve vefa duygusu, ahlak, haram dinlemedi. 

Nur Suresi 11                                                                                                                                                                                                                                                             "O iftirayı atanlar şüphesiz içinizden bir gruptur. Bu olayın, hakkınızda bir kötülük olduğunu sanmayınız. Tam aksine sizin için daha hayırlı olmuştur. Onlardan her biri işlediği suçun cezasını çekecektir. İçlerinden önderlik yapıp suçun büyüğünü yüklenen kişiye ise, büyük bir azap vardır." 

Bunlar, öncülerin önüne her daim çıkacak olan, sürecin cilveleridir. Eğer sürecin dinamikleri bilinirse, hazırlıksız yakalanılmaz, kalp kırılmaz,  motivasyon kaybolmaz. 

Hakikate taraf olupta önden gidecek olunursa, her hayra düşman olanın bütün imkânları ile saldırması kaçınılmazdır. 

Bu saldırılar, halka halka ve farklı mahiyetlerde gerçekleşecektir. 

Birinci yani en yakın halka da küçük kırmızı yılanlar olacaktır. Ancak bunların doğrudan büyük zararları dokunmaz. Sonunda asıl büyük düşman olan çıngıraklı yılanların bulunduğu mağaraya kaçmak zorunda kalırlar ve onun kuyruğuna basıp uyandırırlar ve tahrik ederler. 

Unutmadan, bir de küçük kırmızı yılanların teşvik ettiği; küçük kırmızı kurtçuklar vardır. Bunlar bir şey üretmezler. Organik bir elma görürlerse, onda bir delik açıp, özüne ulaşmaya çalışırlar. Alacakları birkaç gram lezzet için elmanın çürümesine neden olabilirler. 

Buradan öğrenilmesi geren iki husus vardır. Hani masallarda gökten iki elma düşer ya. Biri kurtsuz, sağlam; diğeri kurtlu ve çürümüş. 

Yunus Suresi 107                                                                                                                                                                                                                                                  "Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, Oʼndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, Oʼnun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."

Nisa Suresi 85                                                                                                                                                                                                                                                        "Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allahʼın her şeye gücü yeter."

0 Yorumlar