Kubbealtı mecnunlarından bir dostum, ayaküstü kağıt bardaklarda çayımızı yudumlarken anlattı ve sordu;
Eskiden sohbet ederken, o toplantılara iştirak eden bir kadın vardı. Uzundur görmüyordum, geçenlerde tesadüfen karşılaştık. Hoşbeşten sonra felsefe derslerine katılıyorum dedi. Sonradan bu mevzu üzerinde epeyce düşündüm. İnsan neyi, neden öğrenmek ister diye.
Meselenin yüreğinden, ciğerinden, ruhundan bir şeyler öğrendi mi, artık oradan yürüyüp gitmek gerekmez mi? O yol hem götürendir, hem ulaştırandır, hem öğretendir. Fakat ruhundan öğrendiklerimiz bile bir yola sokmuyorsa, bunun altındaki nedeni anlamak mecbur olmaktadır.
Bir arkadaş görmüştüm, abdest alıyordu, sonra vesveseye kapılıyor, olmadı diyor ve tekrar alıyordu. Bazen bu durum saatlerce sürüyordu. Bir keresinde biz namazı kılıp camiden çıktık, baktık o hâlâ abdesti oldurmaya çalışıyordu. Bununla bir benzerlik kurulabilir mi acaba? Meselenin, bilginin, hakikate ulaştırmak, ameli ve hali inşa etmek fonksiyonundan uzaklaştırılıp; mükemmel abdest vesvesesine benzer bir biçimde, fonksiyonsuz ve bilinçsiz bir amaçla, sadece elde edilmek amacına sahip kılınması olabilir mi?
Bu halde ortaya, bir şeye ihtiyacı olduğunun farkında olan fakat bunun ne olduğunu bilmeyen birisinin, kırk bin çeşit ürünün olduğu bir markete girmesine benzer bir durum çıkacaktır. Artık bütün raflardaki her ürüne tek tek bakıp, bu mudur diye hepsi üzerinde düşünüp, mülahaza geliştirmesi gerekecektir. Bu durumun oluşturacağı en tehlikeli yan etki ise, bir müddet sonra ihtiyacı olan bir şeyi bulmak amacının yok olup, sadece marketin koridorlarında dolaşarak, raflardaki bütün ürünleri kontrol etmenin amaç edinilmesi olacaktır.
Gözümün önüne komik bir tablo geliyor. Bunu fark eden market sahipleri yeni bir hizmeti devreye sokuyorlar. Kavalcılar koridorlarda dolaşıyorlar ve çaldıkları müziğin ritmini beğenenler de onların peşine takılıyor ve onun kavalının refakatinde koridor turlarını sürdürüyorlar. Bu arada çapraz koridordan gelen başka bir kavalcının müziğinin ritmi hoşuna giderse, artık onun peşindeki kafileye dahil oluyorlar. Böylece eksenini ve bilincini kaybetmiş ya da bulamamış olanlar, turlarını sıkılmadan devam ettirebiliyorlar. Kavalcılara tur başına ödenecek cüzi ücretler ise turlara değer kazandırmak için icat edilmiş başarılı bir psikolojik unsur oluyor.
Bana sorsalar, bu turların ismini; hedefsiz tüketim turları koyardım. Sloganı ise; "ürünleri incelemek güçtür" olarak belirlerdim.
Sen ne diyorsun bu duruma diye sordu.
Valla sen çalmayı, oynamayı birlikte yapabildiğin için bana bir şey kalmadı da; anlattıklarından bir şeyi merak ettim. Meselenin ciğerinden, ruhundan öğrenip de, sonra yola girilmeyen bilgiler senin sohbetlerinde mi veriliyordu?
Bu soruyu soran sen olmasan diyeceğim farklı olurdu fakat sen olunca boynum bükük. Herkesin Rabbi olan Allah, her birisinin bir yola soktuğu ve o yolun hakikate götüren yollara bağlanıp, ulandığı bilgilere haiz bir kitap indirmiş. İşte o kitaptaki bilgilerden bahsettim. Zaten iki tane seçenek söz konusudur. Ya bu kitap gereğince Rabbaniler olmaya davet edersin, ya da küçük ücretler karşılığında koridor kavalcılığı yaparsın.
Ben ne diyeyim. Bu hususta söylenecek fazla bir şey yok. Eğer maksat hakikati bulmak, bu çerçevede bir hayat inşa edip, yaşamaksa; niyet de, bağlam da, yol da, usul de, erkân da; bilgi kadar önemlidir. Hatta bilgiyi elde etmek bunlarla anlamlı ve önemlidir.
Çaylar soğudu, sohbetin keyfi kalmadı. Zaten karton bardakta, köşe başında, tek ayak üzerinde konuşmakta çok keyifli bir şey değildi!
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?