- OLAY/YORUM

Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli asistan doktor Mustafa Yalçın, önceki gün sabah saat 08.00 saatlerinde, "Kayak yapmaya gidiyorum" diyerek evden çıktı ve dönmedi. Yapılan araştırmalar sonucunda intihar ettiği ortaya çıktı.

Mustafa Yalçın'ın otomobilinde, ailesi ile yakınlarına yazıp bıraktığı 6 sayfalık intihar mektubu bulundu. Yalçın'ın mektubunda, "Ölümünden kimse kendini sorumlu tutmasın. Ben bu hayattan keyif almıyorum. Artık yaşamak istemiyorum" yazdığı öğrenildi.

"ARTIK ÇOK YORULDUM"

Altı sayfalık veda mektubunda;

"Hayattan keyif alamıyorum. Daha önce de defalarca bu durumu yaşadım ama bu daha farklı. Gelecekten umudum kalmadı. Gelecekte bu hayattan keyif alacağımı sanmıyorum. Yaşamak için sürekli çabalıyorum, zorluklar içinde boğuşuyorum. Artık bu beni yoruyor. Mutlu olmak çok anlamsız geliyor. Artık çok yoruldum. Ne elde edersem, neye sahip olursam olayım sanki hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Yani sahip olduğum şeyler bana mutluluk vermiyor. Evrenin, doğanın nasıl çalıştığını ve neden şu an olduğu gibi olduğunu anlamaya yönelik okumalarım ve araştırmalarım en büyük keyif kaynağımdı. O konuları o kadar çok öğrendim ki amatör olarak öğrenebileceğim çok az şey kaldı. Uzun zamandır beynimi hazla dolduracak bir bilgi öğrenemedim. Genel görelilik ve kuantum fiziğinin matematiğini de öğrenmeyi çok isterdim. Hayat o kadar sıktı ki onları öğrenecek kadar bile sabredemiyorum yaşamaya.

Bana hasta diyebilirsiniz. Keşke tedavi olsaydı da kendini öldürmeseydi diyebilirsiniz ama ben sağlıklı olduğumu düşünüyorum. Ben sadece aklımla hayatın azıcık getirdiği mutluluğu, tonla ızdırap ve meşakate değmeyeceğini teraziye koyup tartıyorum. Kesinlikle değmiyor. Gün içerisinde o kadar oraya buraya koşturma, gerginlik, stres, endişe yaşıyoruz ki buna karşı çok az mutlu oluyoruz. Neden yaşamaya devam edeyim ki? Ölmek ve tüm bu ızdıraba son vermek çok makul değil mi? Ölüp, acı çekeceğim bütün sıkıntılara tek seferde son vermek çok cazip geliyor. Tabi ki ölmek makul olduğu için öldürmedim kendimi. Mutlu olabilsem etrafımdaki insanları üzmemek için bir şekilde yaşayamaya devam ederdim. Mutlu olamayıp, acı çektiğim için ve buna son vermek için hayatımı sonlandırdım.

İnsanların birbirine tahammülü kalmamış!

İntihar etmenin en yıkıcı tarafı, hayatta kalanlara verilen acı. Zaten kimse beni tanıyor ve sevmiyor da.. Çoktan ölürdüm şimdiye kadar. Beklemem kimseyi üzmek istemememdir. Artık daha fazla bekleyemiyorum. İronik olan şu ki, insanların birbirine tahammül edememesine tahammül edemez oldum. İncir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle birbirine hakaret edenler, birbirini incitenler, kalp kıranlar beni ümitsizliğe sürükledi. Bu tip insanlarla muhatap olmak istemiyorum. Zorba insanlar güçlerini kullanarak korku krallığı kurup kendinden zayıfları tir tir titretiyorlar ve kalkıp da bir şey diyemiyorsun.

Çünkü seni de üzüyor. Ezip geçiyor. Neden bu insanlarla uğraşmak zorunda kalayım ki? Yaşamak bile zorunda değilken, bunlara maruz kalmak zorunda hiç değilim. Dünyaya gelmeyi ben seçmedim. Bu işin doğası gereği bana kimse soramadı zaten. İçine doğduğum dünyanın yaşayamaya değer olup olmadığını kendim tartabilirim ve kalıp kalmamaya kendim karar verebilirim. Yaşamak, eğitim ve sağlığın temel haklar olması gibi ölmek istemeyi de temel haklardan sayın ve saygı duyun. Ölmek istemek hastalık değil, günah değil bir tercihtir. Bazı insanları yaşamayı anlamsız bulabilirler. İsterseniz korkak deyin, tembel deyin, bencil deyin ne derseniz deyin. Hatta normal insanlar gibi yaşamadıkları için ölmek isteyen ama kendini öldüremeyen insanlar da var. Onlara acısız ölüm hizmeti sağlamak da devletin bir görevi olmalı. Ölüm klinikleri kurulmalı ve ölmek isteyenler buralara başvurmalı ve acısız bir şekilde ölmeli.

Yapmayı çok istediğim şeyler…

Keşke şunu da yapabilseydim dediğim çok şey kaldı aslında. O zaman neden erkenden terk ettin bu dünyayı diyebilirsiniz? Dedim ya katlanamaz oldum ve fazla uzatmamak gerektiğini düşündüm. Yapmak istediklerimden de vazgeçtim. Onları da istemez oldum. Snowflake fotoğraflarım asla mükemmelliğe ulaşmadı, mükemmel bir snowflake fotoğrafı çekmek isterdim. Kar tanesi fotoğrafçılığını da pek beceremedim. Harika bir kar tanesi fotoğrafçısı olmak isterdim. Tüm kuşların fotoğraflarını çekip kataloglamak gibi bir fikrim vardı. Belki de daha yüzde 10’unu bile başaramadım. En çok utanç duyduğum şeylerden biri de bir enstrüman çalamıyor olmak. Piyano çalamadım. Gittiğim için biraz kendimi ezik hissediyorum. Tüm bunların ötesinde bilim tarihi gezimi gerçekleştiremedim. En çok yarım kalan işim bu diyebilirim. Keşke sevdiğim bilim insanlarının mezarlarını ziyaret edebilseydim. Evrenin bu kadar anlamsız olduğunu anlamamızı sağladıkları için onlara teşekkür edebilseydim. Nasıl yapacaktım ki? Özgür müyüm sanki? Keşke gitmek istediğini söyleseydin diyenler olacaktır. Ben 2 hafta sonra öleceğim bana müsaade edin, kutsal haccımı yapıp geleyim deseydim muhtemelen beni psikiyatr kliniğine kapatırlardı ya da yine gitmeme müsaade edilmezdi. Ne kadar özgürüz ki? Yılda 10 gün deniz tatili yapabilmek için koca 1 yıl çalışmak zorundayız. Kimse istediği zaman istediği yere gidemiyor."

YORUM

Bu habere yapılacak yorum asla suya, sabuna dokunmayan bir kıvamda, sade ve kısa olamaz. Zira bu haber, bir tercihin kurduğu ve sürdürdüğü hayatın, sistemlerin ve süreçlerin hasılası ve çıktısı olarak okunmak zorundadır. "Ama hayatından memnun olmayan herkes intihar etmiyor ki" argümanının ve itirazının bir ağırlığı ve derinliği yoktur. Zira aynı sebeplerin farklı sonuçlar vermesi, sebebin masumiyetinden değil, muhatapların farklılıklarındandır. Bu farklılıklar, muhatapların hassasiyetleri ve kabul sınırları ile ilgilidir. Bir korkağın ya da köleliği içselleştirmiş bir ruhun çıktısı ile arayan, hassas bir ruhun uğradığı hayal kırıklığının çıktısı aynı olmayacaktır elbette.

Söylediğim gibi, bu haberin yorumu kısa olamaz. İlgili her tarafın, her olgunun ve nedenin etkilerinden ve sorumluluklarından bahsetmek gerekmektedir. Bu nedenle birkaç bölümde yazmak icap etmektedir.

Bu haberi ihmal etmek, okumamak, es geçmek ve üzerinde düşünmemek olmaz. Zira intihar, bir insan hakkında konuşulacak en üzücü konulardan birisidir. Yeryüzüne halife tayin edilmiş, üstün vasıflar-imkanlar- potansiyellerle donatılmış; büyük bir kıymet ve şerefle vasıflandırılmış olan insanın bu duruma düşmesi büyük üzüntü kaynağıdır. İntihar, bir insanın bütün anlamlarını ve umutlarını kaybettiği anda meydana gelebilecek bir durumu ifade eder. Asıl üzücü olan insanın, Rabbine ve varlık hakikatine rağmen bütün anlamlarını ve umutlarını tüketmesidir.

Hiçbir insan bu duruma düşmemelidir.

Siz bu duruma; suçlayıcı ve yargılayıcı yaklaşanları, ruhsuz, kuru kelimelerle nedenlerini izah etmeye çalışanları boş verin. Ancak meseleyi, insanın tükenmesi ve tüketilmesi bağlamında ele alabilmek insanlığına ve erdemine sahip olabilenlerin, hayatın anlamına dair bir farkındalığa sahip olduklarını veya buna ilişkin umutlarını kaybetmediklerini varsayabiliriz.

Bu nedenle yorumun ilk bölümüne, bu gencin intiharında dahli olanları yazmakla başlanabilir.

0 Yorumlar