Aşağıda iki tane liste var. Bunlardan bir tanesi, mevcut durumda, "çoğunlukla iş görmeyen" yani motive etmeyen, kararı teşvik etmeyen, heveslendirmeyen, eksen ve esas olmayan, harekete geçirmeyen, muteber olmayan değerlerin listesidir. Diğeri ise tam tersi etkileri olan yani hali hazırda iş gören değerleri kapsamaktadır.
Elbette burada "iş görenlerden" kasıt; doğruları, idealleri ifade edenler değil; bugün ki cari hayattaki kararları, tavırları, etkileri, tepkileri ilişkileri fiilen etkileyen, motive eden değerlerdir.
Bu listelerden birisi;
Allah rızası
Sahih inançlar
Güzel ahlak
Yüksek şahsiyet
Adalet
İyilik
Doğruluk
Saygı
Anlam
Seviye
Liyakat
Samimiyet
Ciddiyet
Basiret
Firaset
Hikmet
Akletmek
Kardeşlik
Dostluk
Vefa
Dava
Mücadele
Sorumluluk
Özgürlük
Bilinç
Yol arkadaşlığı
Adamlık-mertlik-yiğitlik
Durum farkındalığı
İdeal
Amaç
Hakikat
Cennet
Haram-helal
Sahici-sahte.
Diğeri ise; Nefsin arzuları, istekleri, talepleri
Para
İktidar
İlişkiler
Güçlü insanlar
Güç algıları, zanları, görüntüleri
Müesseseler
Sistemler
Yanlış inançlar
Cehalet
Bencillik
Adam yerine konulmak
Her türlü bağımlılık
Beğenilmek
Övülmek
Şöhret
Görünmek
Sahip olmak
Tehditler
Elde etmek
Kaybetmek
Çıkar
Korkular
Aldatılmak
Kompleksler
Manipülasyon
Propaganda
Sorumsuzluk.
Hiroşima'da o melun bombayı atan düğmeye basan pilot, ona bu emri veren komutan, bunun stratejilerini ve politikalarını belirleyenler;
Srebrenitsa'da o kadar masumu katleden katiller, onlara yol veren hainler ve bunun emrini veren zalimler;
Ortadoğu'da, Afrika'da masumları öldüren, yerlerinden-yurtlarından eden tetiklere basan cahiller, zalimler, ahmaklar ve katiller;
İnsanların sağlıklarıyla, zihinleriyle, ruhlarıyla, hayatlarıyla, fıtratlarıyla; zalimce, cahilce, haksız ve hukuksuz biçimde oynayanlar;
Hak etmediklerini, insanlardan alçakça çalanlar, gasp edenler;
Zulüm edenlere karşı sünepe, adaleti tahakkuk noktasında buharlaşmış olan kişiler;
Özgürlüğünü çalıp, köleleştirenler karşısında el pençe duran ezikler;
Sahip olduklarının farkında olmayıp, kullanmayarak, başlarına gelenler karşısında ezikçe mızırdananlar;
Kendilerinin, olup-bitenin, hayatın gerçekleri ile ilgi ve irtibatları kopmuş; insan nefsinin en düşük talepleri peşinde gidip, sürüngenleşme eğiliminde olanlar;
Kendilerini hayatın, ilişkilerin, oluşların ekseninde görüp, dünya onların etrafında dönüyor zannıyla, hiç sorumluluk almayan, adaletsiz ve ahmak benciller;
Eziklikleri, korkaklıkları, kompleksleri, meselesizlikleri yüzünden sürekli saklanmak zorunda oldukları zannıyla kovuk mühendisliği mertebesine ulaşanlar;
Kendilerine emanet edilen dünyayı, doğası üzere inşa etmek süreç ve sorumluluğunu idrak edemeyip, bu süreçlere dahil olmayanlar;
Etkisiz işlerle uğraşıp, hayır üzerinde olduklarını zanneden; fakat şapkayı önüne koyup, işin aslıyla yüzleşmekten imtina edenler;
Akıllarını arka ceplerinde, tarak niyetine taşıyanlar;
Dünyanın, hayatın, fıtratın pisletilmesi için savaş verenlere karşı bir şey yapmayıp, mücadele azmi olanlara pislik yapanlar ve benzerleri;
Ve bunların yetiştiği aileleri, eğitimi, kültürleri, şehirleri, sokakları, ortamları, sistemleri yapılandıranlar;
Bunların hepsi, yukarıda listelerden birindeki değerlerin fiilen motive ettiği insanlardır; birçoğunun görünüşleri birbirlerine benzemese de... Yani, sonuçları belirleyen kök unsurlara dikkat etmek lazımdır.
Kimse zihninde, masumiyet pozisyonunda durup, mücrimleri görmek için sağına, soluna bakmasın.
Yüzleştirilmeden, yüzleşmek lazımdır.
Listelerden hangisi fiili olarak; idealde, teoride, romantizmde, zanda, iddiada değil, karar ve davranışlarımızda, iş gören değerler listesidir?
Veya bu listelerdeki değerlere, fiilen hangi anlamları yüklemekteyiz?
Zaten eserler, müessirlerin hangi listeye göre iş gördüğünü, şüpheye mahal vermeyecek şekilde göstermektedir.
Hesap gününde ise bu durum gayri ihtiyari olarak ortaya çıkacaktır.
Bir de her kim, özel ya da tüzel şahsiyet olarak; yapacağı tasarımların ve alacağı kararların veri setinde, hangi listenin değerlerini kullanacağına iyi dikkat etmek zorundadır. Hayatın ve dünyanın hali ortada.
Yani fıtraten iş görmesi gerekenle, fiilen iş görenin aynileşmesi; cari durumda iş görenle, görmeyen listenin yer değiştirmesi icap etmektedir.
İnsanlık tarihinin devirlerinde, listeler kendi kaidelerinde olmadığı ve insanlar bunları kendi kaidelerine oturtmak cehdini ve niyetini kaybettikleri zamanlarda; tandır kaynatılmış, çarpan olaya ol denilmiş, çığlık insanları yakalamış, işaretlenmiş taşlar gereğini ifa etmiş, rüzgar biçilmiş ekine çevirmiş, yer altını üstüne çevirmiştir.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?