Allah nefse, takvasını ve fücurunu ilham ettiğini söylemektedir. Nefs, insanın isteyen, talep eden faktörüdür. Nefs istemezse insanların karar alıp, davranış sergilemesi mümkün olmaz. Yani nefs istemezse hayat olmaz. Nefsin takvayla istemesi; Allah'a, kendisine, hayata, varlıklara saygı ve sorumluluk duyarak istemesi, talep etmesidir. Allah'ın yaratılış hükümlerine, insanların-varlıkların-olguların-oluşların ve ilişkilerin, kök anlam ve değerlerine, ayrıca hepsinin temel hukuklarına saygı ve sorumluluk duyarak istemesidir. Bu hal insanların fıtratıdır ve sadece hakikat hükümleri ile mümkün olabilir.
İnsan potansiyeli ile yaratılmış olan varlıklar, eğer fıtratları üzere bir hayat sürerlerse, yani nefsleri, takvadan mülhem talepler geliştirebilirse, karar ve davranışlarını fıtrat hükümleri ile gerçekleştirebilirlerse, insan olmak mertebesine ulaşabilirler.
Fücur, bozgunculuk geliştirmek demektir. Yeryüzündeki bütün varlıklar bütüncül bir anlamı gerçekleştirecek biçimde; varlık nedenleri, değerler, ilkeler, sınırlar, ölçüler ve hukuk üzere yaratılmışlardır. Yeryüzünün işleyişini sağlayan bütün olgu, oluş ve ilişkiler de aynı manayı gerçekleştirebilecek temel hükümlere sahiptirler. Kısaca yeryüzündeki sistem, bütüncül bir denge, adalet ve işbirliği üzerinde çalışır. Bunun istisnası insandır. Aynı neden ve hükümlerle yeryüzüne gönderilen insan, yeryüzündeki misyonunu sadece, hayatın anlarında aldıkları iradi kararlar ve davranışlarla gerçekleştirirler. Bu karar ve davranışlar, bütün olarak çalışan yeryüzü sistemindeki varlıkların tümünün hayatını etkiler. İnsanların karar alıp, davranış sergilemeleri ise nefsin istemesi ile mümkün olabilir.
Eğer nefs fücurun yani bozgunculuğun ilhamı ile talep ederse yeryüzü bir çatışma, hukuksuzluk ve bozgunculuk alanı haline gelir. Zira fücurunun ilhamı ile isteyen nefs, sadece kendi sınırsız arzularına, bencilce odaklanmıştır. Kendisi dışında kimsenin haline ve hukukuna, ilgisi ve saygısı yoktur. Allah'ın "az bir baha" dediği küçük talep ve istekleri vardır. Bir şeylere sahip olmak, övülmek-beğenilmek-adam yerine konulmak, güç ve sahiplerine yakın olmak, tüketmek, mücahede etmemek, tembellik ve sorumsuzluk etmek gibi özelliklere sahiptir. İşte bunlar fiziksel olarak insanlara benzeseler de Allah bunlar için "hayvanlardan daha aşağı derekede (yaratıklar)" demektedir. Zira hayvanlar varoluş doğalarının dışında bir şey yapmazlar ve yeryüzündeki varlık nedenlerini gerçekleştirirler. Yani hiçbir şeyin hukukuna tecavüz etmezler.
İnsan olmak sadece fiziksel ve biyolojik varlığın sürdürülmesi ve bunlarla ilgili konular üzerinden bir hayat yaşanması değildir. Bu hayat biçimi, insanlık mertebesine ulaşmak için varolan pek çok katmanın ilki, giriş mertebesidir. Bu ancak bedenin varlığının devam ettirilebilmesi için zorunlu olan mertebedir. Burada hayatın en temel ihtiyaçları ve buna ilişkin kavramlar vardır; beslenmek, barınmak, çoğalmak, güvenlik, eğlenmek ve benzeri kavramlar... Bu mertebede; zihnen, fikren, tasavvur-inanç-karar-davranış-ahlak ve şahsiyet olarak sıkışıp kalmak, insanlık mertebesine çıkabilmek imkânını kaybetmek demektir. Velev ki bu kavramlar çerçevesinde bir hayat; çeşitlendirilmiş, süslenip-bezenmiş, yeniden anlamlandırılmış ve adlandırılmış olsun. Zira hepsinin oluş yeri, insanlığa giriş mertebesidir.
İnsanlığa ulaşabilmek için bir üst boyuta, insanlık standartına çıkabilmeyi ve özneleşmek sürecini talep etmek gerekmektedir. Bunun için de ruhun, beden imkânlarıyla, yeryüzü boyutunun varoluş anlamına uygun karar ve davranışlar gerçekleştirmesi icap etmektedir. Bunun başlangıcı da nefsin takvası çerçevesinde talepler geliştirmesidir. Nefs, ruhtandır, aynı; algı, tahayyül, tasavvur, duygu, inanç, karar, olur, davranış, ahlak ve şahsiyeti oluşturan sistemler gibi.
Bunların nihai amacı, hayatın anlarında insanların en doğru kararları alıp, en doğru davranışları sergileyebilmelerini öğrenebilmeleri ve gerçekleştirebilmeleridir. Çünkü ancak bu sayede yeryüzünde fitne/bozgunculuk ortadan kalkar, barış oluşur, anlam gerçekleşir, hukuk çiğnenmez, insanlar bütüncül tatmine ulaşırlar ve yeryüzü, insanların fıtratına uygun biçimde inşa olur. Bunu yapabilenler de sonsuz boyutta daha yüksek standartlarda yaşamak liyakati kazanırlar.
Yeryüzü boyutundaki hayatın kök amacı da budur.
Mülk Suresi 2 “O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. ”
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?