Hayatın anlamı üzerinde açık bir bilinç sahibi olmak insan için, özgürlük ve kölelik ayrımı en temel şartıdır. Bunun basit başlangıcında iki yalın husus vardır.
İnsanların fabrika ayarları/yaratılış özellikleri/ fıtratları/doğaları; insanların en mutlu, huzurlu, umutlu, dingin, güçlü, başarılı, adaletli, paylaşımcı, üretken, hülasa bütüncül tatmin içerisinde olabilecekleri yegâne hali ifade eder.
Bütüncül tatmin, insanların yeryüzünün anlamını yani hayatın varlık nedenini gerçekleştirebilmesinin ilk aşamasıdır. Aynı zamanda, doğru bir hayat yaşayıp yaşamadığını, doğru işler yapıp yapmadığını da bilmesinin temel ve yalın ölçüsüdür.
Bu nedenle insanların basit temel bilinçlerinin ilk adımı, bunu yani fabrika ayarlarının, bütüncül tatmini sağlayacak yegâne unsur olduğunu bilmeleridir.
İkinci temel başlangıç bilinç unsuru ise; yaratan ile insan arasındaki ilişkinin mahiyetini, fıtratını bilmektir.
Zira Allah, bütün varlığın yaratılış özelliklerini belirleyen hem yoktan hem sürekli yaratandır. Bütün varlığın tek sahibi, yegâne yöneticisi, rızıklandırıcısı, koruyucusudur. İnsanı ve fiilerini yaratandır. O dilemezse, insan dileyemez. İnsanla, kalbi arasına girendir. Allah izin vermezse, insan göremez, işitemez, anlayamaz, inanamaz. O yaratmazsa, hiçbir şey ortaya çıkmaz. Onun iradesi dışında insanın fayda ve zarar vermesi mümkün olmaz. İnsanın sadece, Allah'ın belirlediği yetki sınırlarında irade beyanı söz konusudur. Allah'ın yaratışı, belirlediği sünnet çerçevesinde olduğu için (ki buna da mecbur değildir); insanın yetki ve sorumluluk alanı da bu sınırlar içerisindedir. Ancak bu sınırlarda kullanılan yetki otomatik bir yaratış gerçekleştiremez. Yani bütün olgu, oluş ve ilişkilerin de yaratanı Allah'tır.
Kitapta, anlam ve mahiyetini bütünüyle bildirdiği; Allah ve insan arasındaki ilişkinin, bu özetteki kısmı bile, insanın; bağımsız ve sorumsuz bir iradesinin, gücünün, imkânının, iradesinin olmadığını; Rabbi karşısında nasıl bir duruşa, hale, sorumluluğa yani ilişki biçimine sahip olması gerektiğini bilmesi ve buna göre tavır, tutum belirlemesinin, temel bilincin başlangıç unsuru olması gerektiğini ortaya koyar.
İnsanın, Allah'la ilişkisi, fıtratın ilk unsurudur. Bu unsurun da Allah tarafından belirlenen mahiyete göre gerçekleştirilmesi, ondan sonrası için her şeyin yola girip, kolaylaşması demektir.
Eğer bu husus, fıtratı dışında bir anlam üzerinde gerçekleşirse artık hayat sarp yokuştan başka bir şey olmaz.
Bilincin temel başlangıcından birisinin fabrika ayarlarının biliniyor olması; hayatın bütünün de fabrika ayarlarının muhafaza edilmesi, yapılacak ve inşa edilecek her şeyin, bunu gerçekleştirmek ve buna uygun yapılması için hayatın yaşanması anlamına gelir. Bu, hayatın anlamını ve insanın varlık nedenini tarif eder.
Bu temel bilinç, hayatı ve hakikati başlangıcından itibaren okuyup, anlamaya başlamanın; hayatın bütününe özgür ve özgün olarak dâhil olmayı mümkün kılacak hikâyeyi bütün olarak anlayıp, yazmanın lazım şartıdır. Aksi durumda, bütünden habersiz, ezberleri kimin yazdığından ve hangi etkilere maruz kaldığından da emin olmadan, ezberlerin okunup, konuşulduğu ve bu ezberler üzerinden hayatın yaşandığı bir hal içerisinde olunur. Oysaki Allah, insanları, bütüncül ve fıtri bir bilinçle hayata dâhil olmak, inşa etmek ve korumak sorumluluğu ve imkânları ile yaratmıştır. İnsanın kullandığı cüzi yetkinin hedef ve alanı da burasıdır.
Bunu gerçekleştirebilmenin ilk koşulu da Allah ve insan arasındaki ilişkinin, Kitapta belirtilen fıtrat hükümlerine göre inşası ve gerçekleştirilmesidir. Allah bilir, bu nedenle Kitap, Allah'a hamd etmeyi önceleyerek başlamaktadır.
Varlık ve hayat bilincinin iki temel başlangıcı, ilk düğmedir. Eğer yanlış iliklenirse artık sonrası düzgün olmaz. Her ne yaş, konum, hedef ve korkulara sahip olunursa olunsun, cesaretle ilk düğmeyi kontrol edip, eğer doğru iliklenmemişse, bütün düğmeleri tekrar iliklemenin yiğitliğini göstermek lazımdır.
Zira, Allah içiniz ve O’na dönücüleriz. Kalıcı olmadığımız bir boyutta, tek amaç; varoluş nedenimizi gerçekleştirebilmek için bir hayat yaşamaktır.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?