- Manşet

HAKKI VE SABRI TAVSİYE ETMEYE LİYAKAT KESBETMEK

Hakkı ve sabrı tavsiye, dilden söylenen değil, halden okunup tavsiye edilendir. Zira hakkı bilmek öncelikle hakka inanıp, bu çerçevede doğru davranışlar geliştirmek, doğru işler yapmak, doğru ilişkileri, doğru biçimde kurup-sürdürebilmek, yüzünü doğru yöne dönebilmekle gerçekleşen bir şeydir. Hakkı anlamanın, bilmenin, inanmanın, yaşamanın ancak sabırla gerçekleştiği, ilmek ilmek dokunduğu, kendi fıtratına uygun bir biçimde tahakkuk ettiği, bu süreçte bizatihi bilinir ve tecrübe edilir.

Hakkı ve sabrı tavsiye edenler bu nedenle, kendi iman ettikleri, yaşadıkları, bütün safahatına şahit oldukları bir olguyu ve süreci diğerlerine tavsiye ederler. Bu; nitelik, kıvam, doğruluk, samimiyet ve tesir açısından bir yerlerden okunup, dinlenip, hayatta denenmemiş, test edilmemiş, kendine mal edilip, emin olunmamış malumatın paylaşılması gibi değildir. Bu kıvam, her anının yaşanılıp, emin olunduğu bir ilmin paylaşılması olduğu için emniyetlidir, tesirlidir.

Tebliğ, öğretmek, eğitmek, uyarı ya da nasihat formunda, hakkı ve sabrı tavsiye etmek için liyakat kesp etmenin lazım şartı, ön koşulu, inanıp amel-i salih işlemektir.

İnanıp, amel-i salih işlemek kişiyi hüsrandan koruyup, kurtardığı gibi aynı zamanda kişinin ve hayatın fıtrat üzere inşasının gerçekleşmesine de vesile olmaktadır. Buradan elde edilen bilgi, tecrübe, hal, güven ve itibarla yapılan hak ve sabır tavsiyesi de insanlar için bir imkân, kaynak ve motivatör olmaktadır. 

Bu liyakati kesp etmek niyet ve çabalarının ön safhası; hevaya kulluk etmekle, sadece Allah'a kulluk etmek arasındaki görünmez geliş gidişleri ortadan kaldırıp, sadece Allah'a kulluk etmekte karar kılmaktır. Böyle yazınca insanların pek çoğu öfkelenmektedir. Zira çoğumuz gizli tuzağa yakalanmış halde iken bunun farkında olmadan, hali, söze tebdil edip oyalanmak durumuna sarılmaktan beis görmemekteyiz. Oysaki hali sadece Allah'a kulluk edenlerin umurunda bile olmayacak bu sözlere, her ne görünür gerekçe ile öfkeleniliyorsa, bu durumda tehlike söz konusudur demektir. 

Bu ihtimalin var olması ihtimali göz önünde bulundurularak, bu tehlikeye karşı teyakkuzda bulunmak esastır. Bunun zorunlu koşulu ise sürekli muhasebe, yeniden inşa ve tevbe durumu üzerinde olmaktır. Bunun lazım şartı, asli usulü ise yüzleşmekten korkmamak, çekinmemektir. Zira yüzleşmek, insanın arınması, kemalâtı, yeniden inşası için en güçlü ve tesirli yöntemdir. Bundan çekinmek, Rahman ve Rahim olan, yargılamayan, kalplere bakan Allah'a kulluk yerine; suçlanmaktan, yargılanmaktan, ayıplanmaktan, beğenilmemekten, başarısızlardan vb. korkup çekinen hevayla kurulmuş haksız bir münasebet üzerinden okunmalıdır.

Yüzleşme; halin, duygunun, düşüncenin, kararın, ilişkinin, tepkilerin vb. hak anlamlar, ilkeler, değerler, ölçülerle; her seferinde gözden geçirilmesi demektir. Yüzleşebilmek için, bunu sağlamayacak malumatlar üzerinde vakit ve ömür tüketmek yerine, buna imkân sağlayacak bilgileri, imkân sağlayacak usullerle elde edip, kullanabilmek gayreti içerisinde olmak lazımdır. Yüzleşmeye vesile olabilecek, hak ve sabır tavsiyelerinin anlamının bile farkında olmayacak, onları kıymetinden farklı olarak tarif edip, yok sayacak duruş noktalarından ve bakış açılarından ayrılıp; doğru eksendeki, doğru referans noktasında durarak, doğru bakış açısı ile bakmak için mücadele etmek lâzımdır.

Hayatın bu boyutu bir seferliğine verilmiştir, tekrarı yoktur. Saniye ilerledikçe, kum saatinin dolu tarafı boşaltmaktadır. Onunla beğeni kazandığımızı düşündüğümüz malumatları, kaynakları ya da ilişkileri toplayıp, bunlarla oyun oynamanın, sadece Allah'a kulluk etmek için kaç paralık yararı olduğuyla yüzleşmek kritik öneme sahiptir. 

Hüsrandan kurtulmanın, hayatını ve hayatı inşa etmek; inanıp amel-i salih işlemek, hakkı ve sabrı tavsiye etmekle mümkün olmaktadır. Buna liyakat kesp etmek ise lazım şarttır. Yani hale yazıp, sonra da halden okuyarak tavsiye etmek. 

0 Yorumlar