Bu yazıda Edward Gradination'ın başyapıtı, "Üç Boyutlu Labirentten" kısa bir bölümü paylaşmak istiyorum.
Grisny, ileri genetik çalışmaların ürünü, olağanüstü bir sonucun ismiydi. Üç boyutlu, otonom karar verip, hareket edebilen, zeki bir yaratıktı.
Laboratuarda Grisny için oluşturulmuş ortam, onun zihinsel, biyolojik ve fiziksel doğasına tam olarak uygun ve onun başka bir şey istemesini, başka bir ortamda yaşamasını mümkün kılmayacak özelliklere sahipti.
Büyük bir deney, Grisny projesinin başlangıcından itibaren planlanmıştı.
Grisny'nin yaşadığı ideal ortam, üç boyutlu, son derece karmaşık ve iyi tasarlanmış bir labirente açılmaktaydı. Tek bir çıkışı vardı. Elbette bu çıkıştan aynı zamanda girilebiliyordu.
Bu kapıdan labirente giriş, aşağı yukarı, labirentin ortalarında bir yerdeki kapıdan yapılabiliyordu. Bu kapıdan girdikten sonra artık, labirentin koşulları ve kuralları geçerli oluyordu. Grisny'nin bu kural ve koşulları öğrenmesi için belirli bir zamanı olacaktı.
Bundan sonra Grisny'nin hareket kabiliyeti, zekâsı ve otonom karar mekanizması, akıbetini belirleyecekti.
Labirent deneyinin amacı, aslen ideal koşullarından başka şartlarda yaşamayı kabul edemeyecek ve her şartta bunu arayacak olan Grisnyi, bu şartlara bütünüyle sahip olmayan bir ortamda, tekrar ideal koşulları elde etmek için göstereceği çabalar ve bunların, onda oluşturacağı etkilerle yüzleştirip; ideal koşulların hakikatini idrak edip, orada yaşamak irade ve liyâkatı kazandırmaktı.
Kurallar çok karmaşık değildi. Üç boyutlu labirentin kurallarına ve koşullarına uymak kararını verdiği ve iradesini gösterdiği her durumda ķendisine, yukarı doğru çıkabilmek ve başlangıçtaki ideal ortamına dönebilmek için gerekli imkanlar, fırsatlar, kolaylıklar sağlanacaktı. Eğer bu kural ve koşulları anlamayı ve bunlar çerçevesinde karar verip, hareket etmeyi reddederse, bu kere kendi başına kalacak, sadece kendisinin imkân ve yetenekleri dâhilinde hareket edebilecekti.
Biraz da labirentin koşullarından bahsedelim.
Yukarıya, yani ideal başlangıç şartlarının olduğu girişe götüren sadece bir yol vardı. Bunun dışındaki yollar ki - sayısız denebilecek kadar çok ve karmaşıktı - aşağıdaki bir ortama girilecek kapılara götürmekteydi. Aşağıdaki ortam ise, yukarıdakinin tam tersi, Grisny'nin doğasına aykırı ne varsa, her şeye ve asla orada olmayı ve yaşamayı istemeyeceği özelliklere sahipti. Fakat belirlenmiş bir süre sonunda bu iki ihtimalden bir tanesi mutlaka gerçekleşecekti.
Labirent, Grisny'nin üç boyutlu ve bütüncül olarak algılayamayacağı yollarda hareket etmesini; duvarlar ve engellerle karşılaşınca, hangi yoldan gideceğine karar verip, tercihler yapmasını zorunlu kılmaktaydı. Bu yolların bazı bölümlerinde delikler bulunmaktaydı. Bunlar, aşağı mı, yoksa yukarı mı ulaştırılacağı belli olmayan başka bir katmana açılıyordu.
Kurallara ve koşullara uymak iradesi göstermeyenlere de, yolların, kavşakların, deliklerin başında sufle verenler vardı. Ancak bu sufleler, ideal ortama götüren yolu bulmasına yardım etmiyordu.
Alıntı bu kadar.
Alıntıdan da anlaşıldığı üzere yazar, bu kitapta, insanın bütüncül hayat serüveninin safhalarına ve bu safhalardan birisi olan dünya hayatının mahiyetine ve insanın dünya serüvenine ilişkin yazmış.
Eğer bu labirentin içerisinde insanlar; bütün düşünceleri, algıları ve duyguları dumura uğrayıp, bloke olmamışsa; neredeyse sonsuz seçenekte yolların arasında, cennetine tekrar götürecek olan doğru yolun, tek başına, başlangıç donanımları ile bulunup, sonuna kadar muhafaza edilemeyeceğini anlamaktadırlar.
Bu anlayış, öncelikle yol başlarında sufle verenlerin, başlangıç donanımlarının bütünüyle farkında olamamaları ve yerli yerinde kullanmamaları yönünde oluşturabileceği bir etkiden dolayıdır. Bu durumda teçhizat, maksadı oluşturmaya yetmemektedir. Yani öncelikle sahip olunan potansiyelin, amacı gerçekleştirecek mahiyete bürünmesi gerekmektedir.
Sonra da yolun icaplarına göre desteklerin, yardımların, lütufların, ihsanların gelmesi lazımdır. Bunların arasında; işitmek, görmek, bilmek, anlamak, inanmak, doğru karar ve tercihler (yani doğru ve samimi talepler), yol arkadaşlığı gibi olguları örnek vermek mümkündür.
Hayat labirentinde, ya gelinen yere döndürecek yola iletilip tekrar yükseleceğiz ya da yolumuzu kaybedip, aşağıların aşağısına düşeceğiz.
İnsanın mahiyeti ve donanımı, insanın sorumluluğunu oluşturan unsurlar olmakla birlikte; Rabbin lütfu, yardımı ve destekleri olmaksızın da fonksiyonlarını icra edip, maksadı tahakkuk ettirmeye gücü yetmemektedir.
İnsanın, Rabbi ile ilişkisi; kısıtlı, sınırlı ve kesitsel değil; daimî, bütüncül, her ana ve alana tekabül eden bir ilişkidir.
İkili bir sistemle yürüyen hayatın bu safhasında, Rab yaratmaktadır. Yaratılış, yokluktan, varlığa çıkan her varlık, olgu, oluş, fiil ve ilişki için söz konusudur. İnsanın dahli ise bunları istemesi, dilemesi, talep etmesi ile sınırlıdır ki, bu da Rabbin dilemesine bağlıdır. İnsanın talep etmesi; zihnen, dil ile, fiil ile, hal ile olagelmektedir.
Bu labirent içerisinde doğru yolu şaşırmak; istemek yetkisi verilenin, sanki isteyince, istediğinin otomatik olarak olduğunu zannetmesinden gelmektedir. Oysaki istemekle, yaratılış arasındaki ilişki; Rab'la, insan arasındaki ilişkinin de mahiyetini belirlemektedir. Bu ilişkiyi hakikati üzerine anlayamayanları zora sokan en büyük imtihan; yaratılış hakikatine inanmadıkları halde, talep etmeyi fiilen gerçekleştirince -ki buna yapmak deniliyor- ortaya çıkan sonucu kendilerinin oluşturduklarını sanmalarıdır. Oysaki bu, Rabbin, bu boyutta yarattığı sistemin gereğidir.
Bu yanılsamanın en büyük handikapı, yardımsız ve lütufsuz olarak bu labirentte, vatan-i aslisine götürecek doğru yolu bulamayacak olanların; yanılgılarını gerçek zannedip, Rablerinden talep etmemeleridir.
Yaşadığımız bu karmaşık labirent içerisinde, vatan-ı aslimize dönecek yolu bulmayı ve üzerinde olmayı bize lütfedecek olan Rabbimize; "bizi doğru yoluna, nimet verdiklerinin yoluna hidayet et" diye samimiyetle dua etmeye devam ediyoruz.
Elbette okuyucular başından beri bunun bir alıntı olmadığını; böyle bir yazar ve eser olmadığını fark ederek okumuşlar; bizden olmayanları referans gösterip, ciddiyet ve güven sağlamayı tercih edenlere bir itiraz ve ironi olsun diye böyle yazıldığını anlamışlardır.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?