GAFİL GEZME ŞAŞKIN

Bu çuvaldızın zinhar kendimize batırılması iktiza etmektedir. Bu, artık buna aldanmanın ayıp ötesi sayılacağı; şeytanın "cambaza bak" numarasını yemekten uyandırması umuduyla yapılmalıdır. 

Fıtratı bozup, orijinal insanı, "şeye" benzeten şeytan; insanın bütün hukuku çiğnenmemiş; bütüncül tatmine ilişkin orijinal duygular, tatlar, istekler, yükseklikler, kıvamlar, sahteleriyle değiştirilmemiş; insanın orijinal haliyle ilgili tasavvurları iğdiş edilip, talepleri ortadan kaldırılmamış; insan, farklı bir yaratığa indirgenmemiş; farkındalıkları kontrol altına alınmamış; esaretin en sofistike haline büründürülmemiş; hakikatine uygun haline yabancılaştırılmamış; düşmanına taraf, hakikate taraf olana düşman hale getirilmemiş; sahip olduğu kaynak ve imkânlardan bihaber kılınmamış gibi, insanların eline oyuncaklar verip, bunları önemseyip ve hatta kutsayıp, "davalaştıran" kesin inançlılar olmalarını başarmaktadır, maalesef. 

İlkel köle koşullarında yaşarken; saçlarınızı kemik tarakla tarayamazsınız, un bulamacını elinizle yiyemezsiniz, birbirinize, köylerinizdeki isimlerinizle hitap edemezsiniz gibi yasaklar koyup, daha sonra da bunun hak ihlali olduğu suflesini bir ara gazı ile verip, kontrollü ateşleme ile sınırlarını belirlediği bir hareket imkânı sağlamasına benzer bir durumdan bahsetmekteyiz. 

Bütüncül olandan koparılmış/kopmuş olarak; insan, hayat, hukuk, anlam, değer, özgürlük gibi temel algılarını kaybeden, unutan insanlara; imal edilmiş, yapılandırılmış, indirgenmiş algılarla yeniden bir tasavvur oluşturulunca, artık elde orijinal referans ya da kıyas öznesi kalmayınca; yeni tasavvur, hak ve mutlakmış inancı ile davranıp, tavır belirlemekten başka yol kalmamaktadır. Hele bu duruma doğulmuşsa, yumurtadan çıkan civcivin, ilk gördüğü kediyi annesi zannedip, arkasından gitmesine benzer bir durum doğmaktadır.

Bu bir mahza gaflet halidir. 

Fıtratından, hakikatinden, orijinal insan halinden kopmuş sürüklenirken; bütün şaşkınlıkları, mutsuzlukları, hüsranları, bunalımları, acıları yaşayıp, çaresizlik sergileyen insanlar, evlatlar, en yakınlar ve hatta kendisi karşısında, bütün çaresizliği ile bakakalan insanın; haliyle alakası olmayan şeylerin lütuf gibi sunulmasına alkış tutması, bu halin neticesindedir. 

Bu halde iken, anlamı, fonksiyonu, etkisi ve nedeni kendisinden menkul, halle ilgisiz işlerle uğraşıp, bunlara anlam imal etmeye çalışmak, şizofrenik bir durumdur ve bu halin zorunlu sonucudur. 

Kendilerine kaçış alanları oluşturup, buralarda faaliyetler tertipleyerek, buna salih mana ve değerler yüklemek çabaları da yüzleşmek, düşünmek, fark etmek korkusunu perdelemek gayretlerini ancak yapanlar nezdinde perdeleyebilmektedir. 

Birbirinize düşman olarak inin hükmünden bu yana düşman, farkındalığı yok edip, fıtratın ve bahşedilen nimetlerin imkânları ile savaşmayı engellemek stratejisini başarı ile sürdürmektedir. 

Bunun, şeytana düşman olması gerekenler nezdindeki mevcut hali, mahza/saf/pür gaflettir. 

Vahamet öyle derindir ki, simülasyonun bu anı ve evresinde, taraf olup, itiraz edilen şeylerin de bu gaflet halinin bir hasılası olup olmadığından da emin olunamayacaktır. Demem o ki, bu satırlara koyduğun tepkiden de çok emin olma. 

Elbette umudun kaynağı, hakikatin kaynağı ile aynı olduğu için, umutsuz ve çaresiz an ve hal yoktur. Yeter ki terennüm etmeye devam edilsin. 

Gafil gezme şaşkın, bir gün ölürsün.

0 Yorumlar