İlk okuyuşta insana garip gibi görünse de fıtratına sahip çıkmak, belkide hayatın en önemli hususlarından birisidir. Garip gelmesinin nedeni de sahip çıkılacak şeylerin; muktesep haklar, kazanılmış şeyler, kişiye özgü ya da mülkiyete esas unsurlar veya çıkar sağlayacak mevzular gibi konuların olduğu inancıdır. Fıtratın, insan için ne anlama geldiği, ne kıymet ifade ettiği hususundaki bilinç zafiyeti, yaşanılan cari hayatın mahiyeti ile ilgili yaşamsal bir nakısaya delalet etmektedir ve hayatın eksenini, çerçevesini, ruhunu, anlamını, baş değerini oluşturan bir olgu için; "sahip çıkmak" kavramını kullanmak, garip ve yadırgatıcı gelebilir.
Kulağa her nasıl gelirse gelsin; insanların kendi fıtratlarına; varlıkların, olguların, oluşların, ilişkilerin, sistemlerin ve süreçlerin fıtratlarına sahip çıkmaları, hayatın en önemli hususudur. İnsanın ve hayatın varlık nedenini oluşturan kök anlamın esası ve ruhudur. Temel sorumluluğu ve kendisine tevdi edilen emanetin asıl konusudur. İnsanlara ve hayatın doğasına düşman olanların ana hedefi ve yüksek stratejilerinin esas konusudur.
Fıtrat; insanların, varlıkların, olguların, oluşların, kök ilişkilerin, sistemlerin, süreçlerin, mekanizmaların; orijinal varlık özellikleridir. Bu nedenle, yaratılışa esas olan orijinal varlık özellikleri, bütüncül olarak birbirleri ile; amaç, fonksiyon, ilişki, ilke, denge, hukuk, sistem, işleyiş bütünlüğü ve uyumu içerisindedirler. Bu nedenle topyekûn olarak, yeryüzü hayatının anlamının gerçekleşmesini mümkün kılarlar. Çatışma, çelişki, rekabet ilişkilerine değil; işbirliği, hukuku muhafaza ve üretim ilişkilerine sahiptirler.
İnsanın kendi fıtrat özelliklerine uygun sınırlarda kalması, karar alıp, davranış sergilemesi ve yaşaması durumunda; bütüncül tatmine, özgürlüğe, üretim mertebesine, çelişkisiz ve çatışmasız ilişkilere, şükredicilik haline, liyakat kesbetmeye ve anlamlarını gerçekleştirmeye, en güçlü-tutarlı-istekli-bilinçli-enerjili-umutlu hallere sahip olmaya imkân bulması mümkün olabilir. Varlıkların, olguların, oluşların, ilişkilerin fıtratına uygun davranabilmesi de; çelişkisiz, çatışmasız, israfsız bir ilişki ve işbirliği fırsatı elde edebilmesi anlamına gelmektedir. Bu da ancak kendi fıtratına uygun davranabilmesi ile mümkün olur.
İnsanların; zayıf, çaresiz, mutsuz, huzursuz olduğu; anlam ve amaçlarını kaybettiği; zihinsel, bedensel, ruhsal, sosyal zaaf ve sorunlara sahip olduğu; köleleşip, edilgenleştiği, israf edip, tükendiği; özünde ve onu kuşatan tüm çevrede çatışma ve bozgunculuk yaşadığı; adalet ve dengelerin kaybolduğu; şüphelerin, kararsızlıkların, yönsüzlük ve meselesizliklerin hakim olduğu durumların ortaya çıkmasının, devam etmesinin ve giderilememesinin baş sebebi; fıtratın bozulması, fıtrat dışında bir çerçevede düşünüyor, karar veriyor, davranış sergiliyor ve yaşanıyor olunmasıdır.
Yani fıtrat, hayatın, sahip çıkılması olmazsa olmaz türünden olgusudur.
Fıtrata sahip çıkmanın öncülü, fıtratın anlamı, içeriği, fonksiyonları, bağlam-bağlantı ve kök ilişkilerine dair bir idrak ve bilince sahip olabilmektir.
Fıtrat bilincine, insanların afak ve enfüs/öz ve çevre/merkez ve muhitindeki bütün; varlık, olgu, oluş ve ilişkilerin esas ve bağlam alınması ile ulaşılabilir. Akletmek, arzu etmek, talep etmek, aramak, gayret etmek ve liyakat kesbedip hak etmek yoluyla erişilebilir.
Bunun için;
Rum Suresi 30
“Öyle ise yüzünü hanif olarak, dine, Allah'ın fıtratına çevir ki, O, insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.”
Ayetinin kapsadığı anlamlara; hayata ilişkin bilincin asli bağlamlarında ulaşmak gerekmektedir.
Ali İmran Suresi 83
“Hâlâ onlar Allah'ın dininden başkasını mı arzuluyorlar?! Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi de ister istemez O'na teslim olmuştur ve ancak O'na döndürüleceklerdir.”
Ayeti ile bağlantısının anlaşması zorunludur.
Mülk Suresi 2
“O, hanginizin ahsen-u amel işleyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”
Ayetinin anlam ve fonksiyonları ile de bağları kurulmalıdır.
Zariyat Suresi 56
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
Ve bu ayetin anlam, içerik ve fonksiyonları ile birlikte; fıtratın esasını oluşturan kök anlamın/varlık nedeninin idraki tamamlanıp, bir bilinç oluşturulmalıdır.
Fıtratına sahip çıkmak, Rab ile ilişkinin, fıtratına uygun kurulması ile başlar. Yeryüzü hayatının asıl hikayesinin eksenini, başlangıcını, çerçevesini ve mahiyetini, bu ilişki belirlemektedir.
Kitapʼa; fıtratın kök anlam ve içeriklerini anlatmak ve hidayet (rehberliği) misyonu ve yetkisi verilmiştir. Ana kaynak burasıdır.
Aklın fıtratına sahip çıkmakla; anlamanın, özgür ve özne olmanın imkânı korunur.
Muhitin/çevrenin fıtratına sahip çıkmakla; insanı destekleyecek unsurlara sahip olmanın; bozucu ve zehirleyici etkilerden korunmanın imkânı sağlanır.
Bedenin fıtratına sahip çıkmakla sağlıklı, güçlü, etkin ve mutlu bir hayatın imkânı bulunur.
Yönetimin, kültürün, eğitimin fıtratına sahip çıkmakla; varoluştan sahip olunan hukuka tecavüz edilmesine engel olunur.
Fıtratına sahip çıkılmadığı yerde; fıtratı bozmayı esas strateji olarak kabul etmiş olanların tasallutuna uğramak mukadderdir.
Bakara Suresi 205
“İş başına geçince de yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, harsı (ekini, gıdayı, emeği, kazancı, kültürü) ve nesli yok etmeye çalışır. Allah bozguncuları hiç sevmez.”
Bakara Suresi 11
“Bunlara, 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' denildiğinde, 'Biz ancak ıslah edicileriz!' derler.”
Ezcümle, fıtratına sahip çıkmak; hayatına, itminanına, varlık nedenine, özüne, varlık özelliklerine, özgürlüğüne, emanetine, onuruna, namusuna sahip çıkmak demektir ve insanların asıl meseleleri ve davaları budur.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?