ETKİSİZ

Bu kavram birçok olgu için kullanılabilir. Etkisiz söz, davranış, yönetim vb. Fakat bence en etkili kullanım "etkisiz insan" için olandır.

Varoluşsal olarak, yeryüzündeki bütün varlık, olgu, oluş ve ilişkileri, iradi olarak kullanabilmek yetkisi ile yeryüzüne halife olarak tayin edilip gönderilen insanlar, bu misyonlarını yerine getirebilmek için "etkili" olmak mecburiyetindeler. Zaten yeryüzündeki en etkili yaratık olabilmek donanımı ve imkânları ile gönderilen insanlar için "etkili olmak" normal ve olağan, etkisiz olmak ise anormal ve istisna olması gerekirken; neden insanların çoğunluğu "etkisiz eleman" olarak hayatlarını sürdürmektedirler?

Bu sorunun cevabını, insanların varoluşsal, asıl hikâyelerinin içerisinde bulabiliriz.

Hikâyenin başladığı, yani insanın, yeryüzü boyutunun bilgisine sahip kılındığı ve hilafet yetkisi verildiği boyutta; o boyutun şartlarına göre, insana nazaran daha üstün vasıflara sahip olduğunu düşünen iblis, kibrinden doğan haset ve öfkesinin intikamını almak için, tek stratejili bir plan yapmış ve bunu yeryüzü boyutunda uygulamak için izin almıştır. Gerçekte bu durum, yeryüzündeki hayatın varlık nedeninin, anlamının gerçekleşmesinin lazım şartlarından birisidir.

Bu plana göre iblis, yeryüzü hayatına halife tayin edilen insanı, yeryüzündeki hayatın manasını anlamayıp, varlık nedenini gerçekleştirebileceği bir hayat tasavvurundan uzaklaştıracaktı. Bu durumda insanlar gönderildikleri boyutta, manayı gerçekleştirip, yeryüzünde hilafet misyonlarını yerine getiremeyecekler, bütüncül tatmini yakalayamayacaklar ve cennette yaşayabilmek liyakatini elde edemeyeceklerdi. Bunu da belirlediği tek ve basit strateji ile gerçekleştirecekti.

Bu tek ve basit strateji, insanların sahip kılındıkları ayrıcalıklı ve üstün konumun, donanımların, imkânların farkında olmaması; yerli yerinde, hikmetle, adaletle ve etkili olarak kullanamamasıdır. Böylece kendisine düşman edindiği yaratığı; mahiyeti savaş olan bir hayat sürecinde, etkisiz bırakıp hedefini gerçekleştirebilecekti. Zira gönderildikleri bu boyutta, insanların sahip kılındığı konum, donanım ve imkân, iblis için baş edilebilir, güç yetirilebilir nitelik ve nicelikte değildi.

İblis bu basit ve yegâne stratejisini başarıyla uygularken, bir yönden de kendi ekolüne intisap eden, dost ve taraftarlarına da bu stratejiyi öğretti. Bir yönden şeytanın yıkıcı zekâsı, diğer taraftan insanın varoluşsal imkân ve yetenekleri ile donanan "ins şeytanları" çok kötü ve bozguncu bir sentez olarak, yeryüzü hayatında pozisyon aldılar.

İns şeytanları, üstatlarından öğrendikleri bu stratejiyi çok başarılı olarak uygulayabildikleri sistemler ve süreçler geliştirdiler. Buralarda temel ve basit yaklaşım hep aynıydı; "insanların farkındalıklarını yok etmek." Bu durumda insanlar; üretmekten, itiraz etmekten, özne ve özgür olmaktan, dâhil ve müdahil olmaktan, kendiliklerinden vazgeçiyorlardı. Gerisi kolay; fark edemedikleri, planlayıp-yapamadıkları, düşünüp-algılayamadıkları, inanıp-inşa edemedikleri her hal ve olgu için ellerine; ezberler, düşünce ve davranış kalıpları, hazır çözümler verilmeye başlayınca, bu durum insanlar için vazgeçilmez bir konfor hali oluşturdu. Ve insanlar için konfor, feda edilemez bir standart haline gelince; gerisi de çorap söküğü gibi geldi.

Bu yol ve yöntemle de bir "insan israf ve tüketim endüstrisi" kurulmuş oldu. İsraf edilen insan hem etkisini hem de ontolojik iddiasını kaybetti. Böylece onları kontrol edebilmek, yönetebilmek ve üretebilecekleri bütün kaynakları, istenilen istikamete yönlendirebilmek mümkün oldu.

Fakat gelinen noktada, sürecin bünyesinde yetişen virüs artık bütün süreçleri kilitlemek, yönetilemez hale getirmek etkisini ortaya çıkartmaya başladı. Bütün sistem ve süreçlerin eksen unsuru olan insanların varoluşsal özellikleri ile ölçüsüz ve hesapsız oynayan insanlar; kendileri bizatihi yaratan ve yaratılış süreçlerine vakıf olmadıkları için; bozma seyirlerinin sonuna geldiler. Artık fıtratlarını bu denli bozdukları insanı nasıl kontrol edip yöneteceklerini bilemez hâle geldiler. Bakmayın siz, şüyuu vukuundan baskın olan görüntülere; yol bulabilmek için top çevirmekteler ve yolun sonu da iyi gözükmemektedir.

Bu durum için ceffelkalem söylenecek bir şey var; insanları israf edip tüketmekten, farkındalıklarını yok edip nesneleştirmekten vazgeçip; etkili özneler olup, süreçlere dâhil ve müdahil olabilecekleri bir seçenek üzerinde düşünmek gerekmektedir. 

0 Yorumlar