ENTROPİ MAKSİMUMA ULAŞIRSA SİSTEM VARLIĞINI KAYBEDER

Son zamanlarda çok daha sık ve yaygın olarak sorulan; "bu gidiş nereye? Ne olacak bu sürecin sonucunda?" sorularından mülhem yazılmış bir yazıdır bu. 

Termodinamiğin ikinci yasası, entropi maksimuma ulaşırsa, sistemin varlığı sona erer, der. 

Bütün sistemler, varlıklarını sürdürebilmek için, varoluştan temel kaynaklara ve enerjilere sahiptirler. 

Entropi, sistemin varlığını sürdürebilmesini mümkün kılan enerji veya kaynakların, iş yapma yeteneği olmayan enerji veya kaynağa dönüşmesi demektir. 

Sisteme dışarıdan enerji verilmediği sürece düzenin düzensizliğe, düzensizliğin de kaosa dönüşeceği anlatılır. 

Bu nedenle sistemler varlıklarını devam ettirebilmek için entropilerini birbirleriyle, adil ve dengeli olarak takas etmek zorundadırlar. Yani varoluşsal olarak açık sisteme dönüşüp, diğerleri ile bir paylaşım süreci içerisinde olmak zorundadırlar. 

Düğün yok, bayram yok, bu sözleri niye yazıyorsun? mealli düşünce ve itiraz sahiplerinin meraklarını gidermeden önce, mevzunun teorisine ilişkin birkaç laf daha etmek istiyorum. 

Sistemler, varoluş kaynaklarını, varlık nedenlerini gerçekleştirmek için harcarlar. Varlık nedenlerini gerçekleştirebilmek için; sistemi yönetenlerin bu nedeni yani sistemin orijinal anlamını net olarak biliyor olmaları gerekir. Bunun yanı sıra bu nedeni nasıl gerçekleşeceklerini; hangi ilkeler dahilinde hareket edip, hangi sınırlarda kalacaklarını; hangi ilişkileri, kiminle, nasıl kuracaklarını; sahip oldukları her şeyin kıymetinin neler olduğunu; sahip olacakları ve yapacakları şeylerin ve kuracakları ilişkilerin değer/önem ve öncelik sıralamasını; sahip oldukları kaynakları, nerelerde sarf edip, neye dönüştüreceklerini, sonra da bunları nasıl kullanacaklarını; kendilerinin, ilişkiye gireceklerin, sistemler ve süreçlerin hukuklarını; varlık nedenini gerçekleştirebilmenin orijinal ölçü ve kurallarını; içinde bulundukları durumu, hedeflerini, ihtiyaçlarını, sorunlarını, risklerini; neyi, nasıl, nerede, ne zaman, ne miktarda, kiminle yapacaklarını da bilmeleri gerekmektedir. 

Sistem olarak insan esas alınırsa, varlık nedenini gerçekleştireceği temel kaynaklar; zaman, bilgi, sağlık, inanç, duygular, olgular, ilişkiler, varlıklar, maddi kaynaklar, enerjiler, mekanlar, diğer sistemler, irade, haklar, hükümler, güç, mekanizmalar ve benzeri olarak ifade edilebilir. 

Eğer sistem olarak bir kurum esas olursa buna insanları da ilave etmek gerekecektir. 

Sistemler, varlıklarını devam ettirebilmek ve varlık nedenlerini gerçekleştirebilmek için sahip oldukları güç kaynakları ile başka kaynaklar üretirler, başka sistemler ve süreçler inşa ederler, ilişkiler geliştirirler. 

Bunlardan sonra asıl kritik soruları sormanın zamanı gelmiş demektir. 

Hangi durumlarda entropi maksimuma yaklaşır?

Bu durumlarda ne olur? 

Elbette bu sorunun cevabını genel bir teorik yaklaşımdan ziyade, hali doğrudan ilgilendiren bir çerçevede vermek gerekmektedir. 

Konu insan olursa, entropi; insanın temel kaynaklarını, orijinal olmayan bir varlık nedenini gerçekleştirmek için sarf etmesi durumunda maksimuma ulaşır. Yani yanlış bir hedefi gerçekleştirmek için, yanlış işleri, yanlış ilkeler ve sınırlar dahilinde, yanlış kararlarla ve ilişkilerle yapınca entropi maksimuma doğru ilerler. Zira bu süreçte kullanılan kaynakların sonunda ortaya çıkan yeni kaynakların paylaşılması, değişimi; mümkün, adil, hikmetli ya da verimli olmayabilir. 

İnsanlar, içlerine dönüp, yalnızlaşmaya devam ederlerse, entropileri maksimuma doğru gidecektir. Yani elde ettikleri bilgileri, ilişkileri, formasyonları, diplomaları, zamanları, hayatları, duyguları, maddi imkânları; paylaşmayıp, atıl bırakmayı tercih ederlerse; bunlar iş görmeyen, işe yaramayan kaynaklara dönüşecektir. Yani entropiye dönüşecektir. 

Eğer insanlar; doğru, adil, özgür, özne, etken, üretken mahiyetli ilişkiler içerisinde değillerse, entropi maksimuma ulaşabilir. Çünkü uygun olmayan mahiyetteki değişim ya da paylaşımlar neticesinde elde edilecek kaynaklar, varlığın devamını mümkün kılacak nitelik veya nicelikte olmayabilir. 

Eğer, yeni ve nitelikli kaynak girişini sağlayacak mahiyetli ilişkilere, zeminlere, atmosfere, koşullara sahip olunmazsa, bu kere de entropi maksimuma ulaşabilir. 

Entropinin maksimuma ulaşması durumunda ve sürecinde neler olabileceğini birkaç örnekle anlatmaya çalışalım. 

İnsanlar, denizin derinliklerinde kalmaya mecbur olurlarsa, solunum için zorunlu süreç olan; karbondioksitin dışarı verilmesi ve oksijen alınması mümkün olmayacaktır. Bu durumda ciğerlerde bulunan hava miktarınca varlıklarını sürdürecekler ve ondan sonra yaşamları sona erecektir. Zira kapalı sistemdeki (akciğerler) oksijen hızla karbondioksitle yani iş görmeyen kaynakla yer değiştirince, entropi maksimuma ulaşır. Bu kaynakta, yani karbondioksit, ortamın uygun olmaması nedeniyle değişime sokulamayınca yaşam enerjisi tükenir. Bu süreçte ciğerlerde büyük ağrı ve sıkıntı oluşur ve sonunda ölüm gelir. 

Kapalı bir odada iki hafta aç ve susuz bırakılan insan için de aynı şey geçerlidir. İnsan iki hafta içerisinde zamanını, beden ve zihin enerjisini sarf eder. Ancak bunu, su ve yiyecekle değiştiremediği için entropisi maksimuma ulaşır, halsizleşir, acılar çeker ve ölür. 

Bu izahat ve örneklerden sonra, yaşadığımız zamanlar ve içerisinde bulunduğumuz durumlarla, entropinin maksimuma ulaşması arasındaki ilişkiye gelebiliriz. 

İçerisinde yaşadığımız koşullar, sistemler, kültürler, sosyal yapılar, devletler ve ilişkiler; eğer insanlara, orijinal varlık nedenlerini gerçekleştirebilecekleri değişim ve paylaşım imkânlarını; destek ve şartları; adil, özgür ve üretken bir biçimde sağlamıyorsa; kuşkusuz entropi hızla maksimuma ulaşacaktır. İnsanlar bu durumda; doğalarına uygun bir yaşamın sağlayacağı hiçbir mahiyeti, kaliteyi, düzeni, tarzı, standartı elde edemeyeceklerdir. Biyolojik ve sosyal yaşantıları, kendilerine verilen sürenin sonuna kadar devam edecek fakat bu, insanların sahip olmaları gereken mahiyet ve standartlara uygun bir hayat olmayacaktır. Biyolojik olarak süren bu hayat, bütüncül olarak, entropinin maksimuma ulaşması sürecinde ve neticesinde ortaya çıkacak bütün sonuçları insanlara; zihinsel, ruhsal ve sosyal olarak yaşatacaktır. Üstelik bu ıstıraplı süreç ve sonuçlar için imal edilen sahte anlamlar da bir işe yaramayacaktır. 

Entropinin artmasını engelleyip, doğal süreci dengede tutabilmek için gerekli kaynak ve destekleri sağlayacak olan, insan-Rab ilişkisidir. Bunun doğasına uygun olarak kurulup, devam ettirilmesi kritik önem taşımaktadır. 

İnsanların orijinal varlık nedenlerine uygun koşulları sağlamayı mümkün kılmayan sosyal birliktelikler, öğretiler, ortamlar, usuller, bilgiler, haller, tercihler, ilişkiler ve faaliyetlerin; her ne gerekçe ile olursa olsun, sürdürülmesine ve etkilerinin devam etmesine izin verilirse, entropi kaçınılmaz olarak artacaktır. 

İnsanların, toplumların, devletlerin ve hatta insanlığın; varoluş özelliklerinin belirlediği anlamları, varlık nedenlerini; amaç ve hedeflerin asıl kaynağı olarak kabul edip; kuruluş, yaşam, yönetim, ilişki ve üretim hükümlerini, bunu mümkün kılacak bir perspektiften ve paradigma ile kabul ederek; yeniden inşa sürecini esas alan bir kabule ve karara ulaşmamaları durumunda, entropinin maksimuma ulaştığı süreçlere maruz kalmaları ve bırakmaları da kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkacaktır. 

Entropinin maksimize olmaması için belki de topyekûn bir "yeniden eğitim" stratejisi, yeniden inşanın ön aşaması olarak kabul edilebilir. 

İçerisinde bulunulan halin bu perspektiften okunması yaşamsal öneme haiz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

 

 

0 Yorumlar