DEM BU DEMDİR

Gitgide, yazmak ve konuşmak için nedenin, anlamın ve hevesin kaybolmasına karşın, belki de çaresizlikten yazmaya zorlayan iki sebepten bahsedilebilir.

Bunlardan bir tanesi, günlerdir, "NELER KONUŞMALI?" başlıklı bir yazı yazmak niyeti ile verdiğim mücadeledir. Eğer yazabilseydim, girizgahında şöyle bir bahane ile başlardım herhalde. 

“Öyle görünüyor ki daha uzun süre konuşmaktan başka bir şey yapabilmek ihtimali yok gibi. Bu nedenle hiç olmazsa neler konuşursak faydalı, etkili, fonksiyonel, sahih ve salih olur” hususunda yazmanın faydası olabilir. 

Dedim ya bu girizgah, yazmaya, daha doğrusu konuşmaya devam edebilmek için kendimize mazeret oluşturmak amacıyla olacaktı. Bu hususa döneceğim... 

İkincisi ise; savaş, zulüm, fitne, aldatma, ihanet, kaos tiyatrosunu televizyondan seyrederken; fiili acziyet, çaresizlik, tutumsuzluk, duruşsuzluk, pozisyonsuzluk hallerini; slogan, beddua, küfür, kimliksiz ve etkisiz yorum ya da fasulyeden seyirci zilleti ile karşılamamak için; hiç olmazsa tasavvur ve tahayyül dünyasında, hakça bir fikre, duruşa, bakışa ve tavra sahip olmanın asgari hal olması keyfiyetidir. Eğer buna imkân bulunursa, belki bu hal; geleceğin amaç ve hedeflerini oluşturabilmek potansiyelini de sağlayabilir. 

Konuşmaya ilişkin bir şeyler yazmak hususundaki isteksizlik aslında sahih ve etkili bir halin doğasına nispetle, netice sağlamayan indirgemeci tutuma ilişkin zihinsel bir dirençten kaynaklanmaktadır. 

Sahih, etkili ve salih bir tutumun ve duruşun tahakkukunda; bilgi, tasavvur, karar, davranış, hal ve paylaşım parametrelerinin olduğu, bütüncül ve senkron bir döngü vardır. Sahih ve etkili bir halin inşası ancak bu döngünün kesintisiz sürdürülebilmesi ile gerçekleşebilir.

Konuşmak, yazmak, tartışmak, bu sistemde bilgi parametresinin fonksiyonlarıdır. Eğer bu fonksiyonlar, döngünün diğer olguları ile tamamlanmazlar ve sadece bu safhada bırakılırlarsa, inşanın doğasına nispetle indirgenmiş bir durum gerçekleştirilmiş olur. Üstelik mevcut haliyle bu, iki kademeli bir indirgemeyi de tarif eder. 

Birinci kademede; bütüncül inşa sistem döngüsünde, sürecin tek bir safhaya; ikincisin de ise, bu safhada üretilecek bilginin, inşayı mümkün kılacak bütünlükten ziyade, muhatapların "ilgi" seviyelerine indirgenmesidir. Bu durum; ya bütüncül bilgi ihtiyacına olan farkındasızlık ya da içinde bulunulan hal ve zemininin kabulü neticesinde belirlenmiş ilgi alanlarında konuşmanın yeterli görülmesi nedeniyle oluşmaktadır. 

Bütüncül bilgi ihtiyacı; hal, ihtiyaç, sorun ve hedef analizi veya inşaya yönelik bilgi üretimine istinaden konuşmanın zarureti ortadadır. Ancak bunun, inşanın sistem döngüsü bütünlüğü içerisinde, bağlamında, usulü ve niyeti ile yapılması durumunda sonuç vermesi muhtemeldir. Aksi durumda, indirgenmiş düzlemde yapılan konuşmaların; anomali, çaresizlik, duruşsuzluk oluşturmaktan başka bir işe yaramadıkları da ortadadır. 

Demem o ki, artık; inşa mantığı, süreci, niyeti, sistematiği ve usulü ile, bütüncül yaklaşımlarla çalışma yapmayı esas almak lazımdır. 

Dem bu demdir. Elbette bunun mecrası ve bağlamı, inşanın doğasına uygun; tarafları da samimi talipler olacaktır. Zira Allah; "Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve kendilerini dosdoğru bir yola iletir" demektedir. (Maide 16)

 

0 Yorumlar