- Manşet

BİZATİHİ SENSİN

Senin hayatın için en büyük öneme haiz olan, en değerli olan bizatihi sensin. Senin için ilgilerinin ve sorumluluklarının eksenini ve odağını, senin hayatın oluşturmaktadır. Zira Allah tarafından hayatın bu boyutuna gönderildin. Yeryüzü halifeliği ve Allah'a kulluk sorumluluğu verildi. Bunların gereği olarak; mutlu, başarılı, dingin, güçlü, dengeli, hakikati bulmuş, tatminlerini yakalamış veya tam tersi hallerde yaşayacak olan sensin. Bu hallerin karşılıklarını görecek, bedellerini ödeyecek olan yine sensin. Bununla da bitmiyor, din gününde toplam karşılıkları görüp, hesap verip, bedellerini ödeyecek olan da sensin. Bunun sonuçları ise, bitmeyecek olan bir boyuttaki hayat biçimin olacak. Bütün sorumlulukların senin omuzlarında olduğu, bu ve sonraki hayatta, bütün karşılıkları senin görüp, bedellerini senin ödeyeceğin bir durumda hayatında en önemli olan nedir, kimdir?

Bilmem hangi senenin ruhu, medeniyet tasavvuru, filânca kişi, kültür, ekol, falanca müessese ya da sosyal yapı, ilme-sanata-hizmete adanmış hayatlar gibi olguların, senin hayatında önemi ne olmalıdır? Onlar senin tatminlerini oluşturup, ödeyeceğin bedellerini üstlenebilir mi? Din gününde, hayatın hakikatine ve fıtratına mugayir alınmış kararların, yapılmış işlerin şefaatçisi olabilir mi? Eğer bunları sağlayabilecekse, bu boyuttaki hayatımızda anlam taşımaktadırlar. Sağlayamayacaksa, kısacık ve geri dönümsüz bir hayatın tüketicisi olmaktan başka bir fonksiyonları olmaz.

Yeryüzüne, karmaşık ve belirsiz anlamlarla bir hayat yaşamak üzere gönderilmedik. Bizi, âlemleri, varlığı ve hayatları yaratan, öncelikle onların fıtratlarını yani yaratılış özelliklerini belirledi ve yarattı. Daha sonra bu özelliklere uygun olarak varlığı, olguları ve oluşları yarattı. Fıtratın ilk unsuru da varlık nedenidir. Yani yeryüzündeki hayatın yaratılış özelliklerine göre belirlenmiş bir anlamı vardır. İnsanın temel sorumluluğu, bu anlamı gerçekleştirecek bir hayat anlayışına sahip olmak ve yaşamındaki her şeyi bu anlamı gerçekleştirmenin bir fonksiyonu olarak ele almasıdır. Bu, hayat kalitesini, tatminlerini, ödeyeceğin bedelleri, sonsuz hayatın biçimini ve niteliğini belirleyen unsurdur. Sorumlusu ve tek muhatabı ise bizatihi hayatı yaşayan sensin.

Bütün olgu ve oluşlar bu gerçeğe göre şekillenmek zorundadır. Mesela, ahsenu amel işlemenin, hayatın varlık nedeni sayıldığı bir gerçek zemininde, süreçlerin ekseni ne olmalıdır? 

Bilgi, ahsenu amel işlemek için bir anlama sahiptir. Bu fonksiyonu icra etmeyeceği bir anlam ve değer sahibi kılınırsa, fıtratından farklı bir anlam ve değere sahip kılınmış olur. Bedelini ödemek şartıyla böyle bir kabule sahip olunabilir fakat bu, hayatın, Allah'ın belirlediği yaratılış özellikleri çerçevesinde yaşanması gerektiğine inananlar için ödenmek istenen bir bedel değildir. Bundan dolayı Müslümanlar, bilginin, ahsenu amelin bir fonksiyonu olduğunu; önce tasavvura dönmesi yani kendisine mal olması; sonra amele-eyleme, daha sonra da hale yani ahlak ve şahsiyete dönüşmesi; bundan sonra da paylaşılmasının; bilginin fıtratının doğal döngüsü olduğunu bilirler ve yaklaşım çerçevelerini bu fıtrat oluşturur.

Bizatihi senin hayatının en önemli olması, bu fıtri döngü üzerinden bir kabul ve tutuma sahip olmayı gerektirir ki, hayatın varlık nedenlerinden en önemlisi olan ahsenu amel işleyebilesin. Eğer bu fıtrata inanmayıp, bilgiye dair farklı bir anlam ve değer üretip, doğrunun bu olduğuna seni inandıracak itimat ilişkilerine sahip olsan ne olur? 

Ortada genel olarak muhtemel iki durum olacaktır. Ya fıtratına uygun bir kabul ve tutum içerisinde olup, hayatın anlamını gerçekleştirecek karar ve davranışlar sergileyecek; tatminlerine ulaşıp, olumlu karşılıklarını elde edeceksin. Ya da filancaların haksız ve hadsiz bir şekilde imal ettikleri anlam ve değerler üzerinden; bilgi, eylem, hayatın anlamı ve niteliği üzerindeki karmaşada boğulup, bedelini ödeyeceksin. Hadi bunu imal edenler kendilerince bir nedene binaen böyle bir hadsizliği yapmaya cüret ediyor ve senin hayatına da bu çerçevede değer biçiyorlar. Çünkü bunun bedellerini senin ödeyeceğini, rantını da kendilerinin devşireceğini biliyorlar ve fakat senin için durum böyle değildir. Zira bu yaklaşımın bütün karşılıklarını bizatihi sen görecek ve bedellerini sen ödeyeceksin. Zira fıtratına mugayir yapılmış her şey bedel ödetir.

Adam sürekli bilgi üzerine konuşuyor fakat bir türlü bilgiyi fıtratı çerçevesinde, asli fonksiyonlarına ulaştıramıyor. Zira çalışmayı, bilginin asli varoluş özellikleri ve fonksiyonları üzerinden değil, imal ettiği anlam ve kıymet üzerinden yapmaya çalışıyor. Amelin ve hatta ahsenu amelin bir fonksiyonu olması gereken bilgi, hayatla bağlantısı ve ilişkisi olmadan ele alınınca bu çabalar bir sonuca ulaşmıyor. Senelerce üzerinde konuşulup, tartışılan olgu, bu yaklaşıma sahip olanların zihninde bir türlü hakikat inşa edemiyor ve asli fonksiyonlarını tahakkuk ettirecek safhaya geçemiyor. Bu durumda süreç, hakikatin bulunması yerine, fantezi ya da edebe mugayir olacağı için ifade edilemeyecek bir anlama bürünüyor. 

Burada bilgi meselesi üzerine durmuyoruz, bilginin sadece bir örnek olarak verilmesinden dolayı detaylandırmaya dikkat çekmek, ana bağlam, hayata ilişkin en önemli unsurun bizatihi sen olması gerçeğinden çıkışla; bu zevatın teklifleri ve davranışlarının, senin üzerindeki etkisi ve ödeyeceğin bedellerin ne olacağına dair düşünmektir. Bunu başarabilmenin lazım şartı, Allah'a karşı bizatihi sorumlu, tercihlerinin karşılıklarını görecek ve bedel ödeyecek olan senin, kendin ve hayatın hakkında, haksız müdahaleye imkân tanımayacak biçimde bir değer ve önem anlayışına sahip olmandır. Zira senin, sana ve ömrüne vermen gereken değeri bir başkası sana vermeyecektir.

Bilgi ve anlamak üzerine; hayatı eksen ve zemin almadan, anlama süreçlerinde Allah'ı yok sayan bir yaklaşımla, sürekli bilgi tüketmek büyük bir tuzaktır. Bilgiyi fıtratından ve asli fonksiyonlarından kopartıp; en doğru olanı yapmaya ve yeryüzünü fıtrat hükümleri ile inşa etmeye engel olanlara karşı doğru tutum almamak telafisi mümkün olamayacak riskler taşımaktadır. Bu cürmü işleyenler hamakaten veya hıyaneten yapmış olsunlar fark etmeyecektir. Tüm bunların farkında olmak bizatihi değerli olmanın ve Allah'a karşı sorumluluk duymanın lazım şartıdır.

Bizatihi önemli olmak bilincinin, sorumluluk ve bedel ödemenin söz konusu edileceği tek alan sadece bilgi değildir. Hayata ilişkin, istisnası olmaksızın her an ve alan bu kapsam içerisindedir. Bunların hangi anlam hükümleri ile tarif edildiği ve inşa hükümleriyle hayata geçirildiği ile alakalıdır. Bu husustaki doğru duruşun teminatı ise hayat sorumluluğu çerçevesinde en önemlinin kim ve ne olduğunun farkındalığıdır. Bu da kime kulluk ettiğimizle ilişkilidir.

Aklımızdan başarabildiğimiz kadar hiç çıkarmayalım; Rabbimiz Allah'tır der ve sadece O'na kulluk edip O'ndan yardım dilersek; emrolunduğumuz gibi dosdoğru istikamette yaşama kararlılığı göstermeye sabreder ve istikrarla sahip çıkarsak; her vakitte melekler inerler de inerler ve derler ki: Gelecekten kaygı duymayın, geçmişten dolayı da mahzun olmayın, haydi sevinin size vadedilenle...

 

0 Yorumlar