Bu başlıkta; pek alışkın olmadığımız şeyleri, alışkın olmadığımız biçimde yazmaya ayıralım.
Kimlerin, nasıl tepkiler göstereceği gözümün önüne gelmiyor değil. Yazılara, çerez muamelesi yapanlar muhtemelen ilgilerini kaybedip, bir başka yazıya geçeceklerdir. Yazılanları sadece, jargona, lügat anlamlarına dikkat ederek, kültürel metin babından okuyanlar; yani anlamlarla, haller arasında ilgi kurmayı önemsemeyenler, ihtimalen yazının nihayetinde takip etmeyi de bırakacaklardır. Ontolojik derinlikten değil, ideolojik sığlıktan yaklaşmayı tercih edenlerse, büyük ihtimalle, ne kadar cahil ve hatta yobaz olduğumu söyleyeceklerdir.
Olsun, yine de yazmak istiyorum. Hatta iddia ediyorum ki, aşağıdaki kavramlar, bu yazıyı okuyanlar ve dahi insanların büyük çoğunluğu tarafından, ihtimalen, ya hiç gündeme alınmamış ya da hiç mesabesinde dikkate alınmıştır. Elbette bu söylediğim, hayatlarının inşasında ve yaşanmasında bu kavramlara yer verilmesiyle ilgilidir. Ancak bunların fıtratlarına muttali olunca, bu kavramların muhteva ve fonksiyonlarının etki etmediği hayatların ne kadar "sahici, anlamlı ve bütüncül tatmin sağlayabilecek nitelikte" olmadığı anlaşılmaktadır.
On saniyenizi aşağıda yazılan kavramların sizin dünyanızda ne miktarda etkili ve işlevsel olduğu üzerinde tefekkür etmenizi öneriyorum.
Hayata dahil ve müdahil olmak Bütüncül bakış Hayatı inşa etmek Taleplerimizin ve itirazlarımızın olması Kurucu kafa Mücahede etmek Hayatın mahiyeti Boyutlar arasında süregiden hayat Öncülerden olmak Şahitlik etmek Birincil ilişki Kök sorumluluk Varlık özellikleri Yol ve erkan Özgürlüğün fıtratı Hayatın anlarında en doğru davranış Refiklik Hayatın öznesi olmak Boş işler, boş sözler Şakile Yüzümüzü döndüğümüz yön Tasavvurlarımız Mertebe Hikmet Bütüncül tatmin Sükun bulmak Rüşd Haddini bulmak, haddini bilmek.
Sahici demişken, bir başka şeyin farkındalığı hakkında da birkaç satır yazmak istiyorum. Ben bunların fıtratlarının hakikatini ancak altmışından sonra anlayabildim. Fıtratını keşfedebildiğim; "sevgi, sahicilik, samimiyet, paylaşım, adalet" kavramları ile bu ana kadar kurabildiğim ilişkilerin, sanki "bir milyoncu" dükkanındaki malların kalitesine mütenasip olduğunu fark ettim. Bu durum yeterince ıstırap verici bir hâli ifade etmektedir. Ancak tesellim, asgariden bu kavramların muhtevalarına ilişkin farkındalığımın, cehl-i mürekkebin (bilmeyip, aynı zamanda bilmediğini de bilmemek) tasallutundan kurtulmasıdır. Bu da, hakikate ilişkin sahici bir aramanın ihtimalini sağlamaktadır. Her ne kadar büyük sahrada kardelen aramak mesabesinde olsa da, varlığını bir kere müşahede etmek, umut kapısını aralamaktadır.
Yaşadığımız hayatın kalitesi, gideceğimiz hayatın mahiyeti; bu hayatın mahiyetini oluşturan veriler, hükümler, kavramlar tarafından belirlenmektedir. Fakat kavramların illaki fıtri muhtevalarını bilip, anlamak icap etmektedir.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?