Mücadele; bilinçli, hedefli, planlı, istikrarlı cehd ve gayrettir.
Önce, bilmeyi, farkında olmayı icap ettirir.
Bütün amaçların ve hedeflerin kendisinden doğduğu varlık gayesini net olarak bilmekle başlar. Öyle, söz mesabesinde, edebiyat formunda, romantizm olarak bilmek değil; hayatı, hali, olanları ve olabilecekleri tarif eden; bulmaya ve iman etmeye ulaştıracak olanı bir bilmek. Zira bu kıvamda olmayan bir bilmek olmazsa, malını ve canını feda makamında bir mücadele olmaz.
Firaset ve basiretle bilmek gerekmektedir. Zira görünenin arkasını da kalp gözüyle görmek mesabesinde bir bilmek olmazsa, insanın kendisinin amaçlarını, bugünün ve yarının hedeflerini bulması da mümkün olmaz.
Sonra bilmek, bu amaç ve hedeflerin nasıl gerçekleşeceğini de bulmak şekline dönüşür.
Bu buluş, "bunu gerçekleştirebilmek için nelere sahip olmalıyım?" farkındalığını oluşturur.
Bu farkındalık "ne olmalıyım ne yapmalıyım nasıl yapmalıyım?" safhasına ulaşır.
Burada planlama gerçekleşir. Hazırlıklar belirlenip tamamlanır. İnsanların hayata ilişkin bilgi, formasyon, meslek, konum, ilişki ve benzeri tercihleri, bu hazırlıkların bir fonksiyonu olarak belirlenmek zorundadır.
Buraya kadar bütün safhalar mücadele formunda bir çalışma ile gerçekleştirilir.
Bundan sonra hazırlıkları tamamlanmış hedeflerin gerçekleştirilmesi, işlerin yapılması mücadelesi başlar.
Bu mücadele: Hedefe odaklanmak, plana uygunluk, en güzeli-en iyi yapmak, sabır, istikrar, vazgeçmemek, sonrasını görüp-hazırlanmak, gönlü, niyeti, süreci korumak, hakikatten ayrılmamak mücadelesidir.
Bu safhada hayatı rastgele, gelişine yaşamakla, mücadele kıvamında yaşamak arasında; niyet, bilinç, ruh, mahiyet ve tatmin farkları vardır.
Eğer hayat, inanıp, en güzeli için mücadele cehdi ile yaşanıp, bu durumda da, ahlak ve şahsiyete dönüşürse tam teslimiyet keyfiyeti tahakkuk eder. Hali ve oluşları anlamaya ve kabule liyakat kesbedilir. Sonra iman edip, mücadele etmek; zuhurata tabi olmak sadeliğine inkılap edebilir. Bu bir kemal mertebesidir. Mücadele süreçlerinin sonrasında oluşan bu hal, gelişine yaşanan bilinçsiz bir hayatın rastgeleliğinden farklıdır.
Mücadele, insanın varlık nedenini gerçekleştirmek, bütüncül tatmine ulaşmak, Allah'tan razı olmak, Allah'ın razı olması, O'nun kulları arasına girip, tarafında olabilmek ve cennete girebilmek için; insanın yetkisine verilmiş iradenin en güzel kullanım biçimidir. İnançlı, bilinçli, hedefli, planlı, sabırlı, istikrarlı, mütevekkil yaşanan bir hayatın kıvamıdır.
Mahza farkındalık, iman ve samimiyetin sonucu olarak tahakkuk eden mücadele; şeytanın; "onları şükredici bulmayacaksın" iddiasının boşa çıkmasını sağlayan unsurdur. Zira, şeytanın nüfuz noktaları olan; gaflet, dalalet, meskenet, zillet, ihanet, cehalet, hevâya tabiiyet, nefse perestiş, iradenin çözülmesi, kötü ahlak, küçük hesap, korku gibi hususların bertarafı ancak mücadele ile mümkün olur.
Saniye ilerledikçe hayat sona doğru gider. Bunun için özel bir gayret göstermek gerekmez. Hayatın kalitesini, varlık nedeninden doğan amaç ve hedefler ve bunlar için verilen mücadeleler tayin eder. Bu hayata talip olan insanın kalitesini de Allah'a duyduğu sorumluluğu, farkındalık düzeyi, samimiyeti, ciddiyeti ve mücadele bilinci belirler.
Enam suresi 104 "Doğrusu size Rabbiniz tarafından basiretler/idrak kabiliyeti verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim."
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?