İnsanlar, Allah'tan umup bekleyeceklerini insanlardan, birbirlerinden bekliyorlar. Hiç kandırmasın, ne söylüyorsa öyle davransın, söylemeden anlasın, zaafları, kusurları olmasın, atmasın, satmasın, yüzüstü bırakmasın, verdiği sözlerden dönmesin, seni senden daha iyi bilsin-anlasın, zulmetmesin, adaletli olsun, sınırsız merhameti olsun, hikmetsiz işi olmasın, sevgine ve bağlılığına ihanet etmesin, hiç hata yapmasın, güçsüz bir anı olmasın, her şeyin sahicisine sahip olsun, olsun, olsun...
Oysaki insan böyle değildir. Yaratılış özellikleri ve sınırları belli olan bir yaratıktır. Bu nedenle potansiyelinde ne varsa onu yapmak ihtimali olan bir varlıktır. Limitsiz sevgisi, gücü, sadakati yoktur. Zayıf düştüğü anda ihanette eder, zaafta gösterir.
Yani insanlarla ilişkilerde, insanların kendi talep ve arzuları boyutunda, muhayyel insan özellikleri imal edip, beklentilerini bunun üzerinden oluşturup sonra da başarısızlıklara, hayal kırıklıklarına uğrayıp bunun faturasını karşıdakilere, insanlara kesmeleri; ancak yanılsamaların, hakikatten kopmaların bedeli olarak görülmelidir. Bunun alanı ve ölçeği de yoktur. Evlilik ilişkilerinden, dostluklara, yol arkadaşlıklarına, şirket yönetmekten, kurumların ve hatta devletlerin başında olanlara kadar herkesi ilgilendiren, ilzam eden, bağlayan bir keyfiyetten bahsediyorum.
Fakat bu hususta daha ilginç olan, insanın böyle bir talebinin olmasının, böyle bir fıtri ihtiyacının da olduğu anlamına gelmesidir. Yani insanlar; zaafın, zayıflığın, kötünün, noksanın, sahtenin, yarım kalmanın, korkunun, endişenin, aldatılmanın, yanlışın, çirkinin, kötünün olmadığı kusursuz bir ilişki ihtiyacına sahiptirler. Fakat sorun bunu, potansiyeli buna uygun olmayan bir yaratıkla gerçekleştirebilecekleri yanılsamasına sahip olmalarıdır.
Nisa Suresi 28 “Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır.”
Hac Suresi 74 “Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edemediler/bilemediler. Şüphesiz Allah sınırsız güç sahibidir, çok üstündür.”
İnsanların, esas, kök, birincil ilişkileri Rablarıyla yani Allah'ladır. Ondan sonraki bütün ilişkiler ancak bunun fonksiyonu olarak vardırlar. Yani anlamlarını, sınırlarını, değerlerini, ölçülerini, hukukunu; yani bütün özelliklerini Allah'ın belirlediği ilişkilerdir. Hiçbir ilişki; Allah'la olan ilişkiyi ikame edemez, yerine konulamaz. Bu durumda hiçbir beklenti de Allah'la olan ilişkinin beklentilerini ikame edemez yani yerine konulamaz. Kendi kaidesinin dışında oluşan her olgu gibi; oluşun ve ilişkinin hukukunu ve dengesini yani adaleti bozar ve hüsranla neticelenir.
İnsan hayatının hiçbir alanında, anında, boyutunda Allah'ın olmadığı bir hal yoktur. İçerisinde, Allah'ın kendisini Kitapta bildirdiği gibi bir Allah tasavvurunun kamilen etkili olmadığı hayat anlayışları; insanların hüsranlarına ve bu insanların yapılandırdıkları hayatın yıpratıcı, imha edici vasıflarına neden olmuştur.
Yunus Suresi 61 "Ne işte bulunsan, Kur'an'dan ne okusan ve siz ne iş yapsanız mutlaka Biz, içine daldığınız an üzerinizde şâhidiz (her yaptığınızı görürüz). Ne yerde ne de gökte zerre ağırlığınca bir şey, Rabbin(in bilgisin)den kaçmaz/kaçamaz. Ne bundan küçük ne de büyük hiçbir şey yoktur ki, hepsi apaçık bir Kitapta olmasın.
Tekvir Suresi 29 “Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”
Bakara Suresi 186 "Kullarım sana Beni sorduklarında de ki; Ben, onlara çok yakınım; bana dua ettiklerinde (istediklerinde, talep ettiklerinde, beklediklerinde, umduklarında) dua edenin isteğine karşılık veririm (icabet ederim). O halde, benim davetime uysunlar ve bana güvensinler ki doğru yolu bulabilsinler.
Zumer Suresi 36 “Allah, kuluna yetmez mi? Onlar seni, O’ndan başkaları ile korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık ona doğru yolu gösterecek hiçbir kimse yoktur.”
Ali İmran Suresi 160 “Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler, ancak Allah'a tevekkül etsinler.”
Rum Suresi 6 “Bu, Allah'ın verdiği bir sözdür. Allah verdiği sözünden caymaz. Ama ne var ki insanların çoğu bilmezler.”
Allah, O'nunla irtibat için; insanların sadece kitaplarda okuyup, birbirlerine ders gibi, entelektüel bilgi olarak, vaaz formunda bir ruhsuzlukla anlatmasına indirgenerek; anlaşılıp- sevilecek, bilinip-teslim olunacak; birincil ilişkinin böylece kurulup, hayatın her alanında ve anında fiilen ve yakinen sürdürülmesi kâfi olmayan bir "vardır". Allah'la ilişkimiz ve yakınlığımız; bizatihi isteyerek, arayarak, yüzünü O'na dönerek, birincil ve en önemli husus mesabesinde kıymete haiz bir taleple, çabayla, hatırlamayla, sabırla ve elbette rahmetle ve ihsanla elde edilebilir. Tercihen değil, varlığın ve hayatın esas anlamı ve amacıdır.
İnsanların belki de en sıkıntılı ve sorunlu dönemlerini yaşadıkları bu zamanda, herkes için; insanlara yönelerek, onlardan bekleyip, umarak; ayakta kalmak, umutlu olmak, güç bulmak, büyük ve müessir sonuçlar elde etmek imkânının, imkânsıza yaklaştığı bir zamanda, yüzünü Allah'a dönüp, O’ndan başkasından beklentiye girilmediği bir kıvamla; insanların kendilerine ve birbirlerine tahammülü, yeniden inşaları, birbirlerini yıkayan eller olmak ve belki de varlık sorumluluklarını gerçekleştirebilmek için iş birliği yapabilmek ihtimalleri daha güçlü olacaktır.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?