Aşık Veysel halimize tercüman olmuş. Anlatsan ne olur? Anlayacak, gözünü dört açar, kulakları dinleme istasyonu, ruhu yüksek fırın hararetinde olur.
Dertsiz insan olur mu? Hele Anadolu'da. Dememiz, derdine derman olacak olanı arayana değil; derdi dermanı olmuş, derde derman olacak olanlaradır.
Bende arıyorum başımı koyacak bir omuz. Hiç söylemeden beni anlasın. Sormasın, kızmasın, söylenmesin. Söylesin de ben yapayım, ben olayım. Zira benim ne halimle yüzleşmeye halim var, ne derdimi bilmeye takatim var, ne de sahici bir şey yapmaya. İçimdeki meşum ses sanki derde dermanmış gibi yüzümü başka tarafa çevirmemi söyleyip duruyor. Karşı koyamadığım için bende çeviriyorum. Sanki ben görmeyince dert kalmıyormuş gibi. Artık yüzümü çevirdiğim yerden gördüklerim dertlerim oluyor. Fakat biliyorum ki, derman olacak dert yüzümü çevirdiğim yerde kaldı. Oradan söyleyenleri dinleyemiyorum. Onlara kızıyorum. Zira bana, orayı, korkaklığımı, aczimi ve kaçtıklarımı hatırlatıyor. Dinlemiyorum, anlamıyorum, kızıyorum.
Ben bu halimi bildiğim için, derman olan derde sahip olmayan dertsizlere anlatmam. Zira dinlemezler, anlamazlar, kızarlar. Fakat dinleyip, anlayıp, kızmayacak bir omuz ararlar. Söylemeden anlasın, sabretsin ve kendisine rağmen derdine derman olsun isterler.
Söz dinleyip, dert ortağı olanlar, ancak derman olacak derdi çekenlerdir. Onları ararız ki dertleşelim, halleşelim, sırt sırta, omuz omuza verelim.
Bu duygusal bir mevzu değildir. Durum stratejisinin, tebliğ babından, anın vacibine taalluk eder.
Kınanacak, kızılacak, yargılanacak kimse yoktur. Halihazır vardır. Bunun analizinden ortaya çıkan veriler vardır. Firaset babından alınacak kararlar vardır. Yapılacak işler vardır.
Duygusal davranmak hakkımız yok, basiretle, yapılması gerekenleri yapalım demenin alemi yok demenin de alemi yoktur.
Bu halin doğası bu anlaşılan. İnsanların çoğunluğu; anla, sorma, bir şey bekleme ve derdime derman ol. Kızarsam aldırma, hak etmemi gözetme, muhalif olursam bile umursama diyenlerden olmaya devam edecekler. İnsanların azı, bunları ve başka söylenenleri hiç duymadan ve umursamadan; dertlenecekler, dertlerini derman bilecekler, dertsizlere derman olmaya çalışacaklardır.
İşte anın vacibi olan tebliğ stratejisi burada cari olacaktır. Yani öncelikle dert çekenler, dertlilere anlatıp, halleşecekler. Birbirlerini anlayınca, dertsizlere neyi, nasıl, hangi önceliklerle ve usulle anlatacaklarını konuşup, çalışacaklar. İşte ondan sonra dertliler, dertsizlere anlatmaya başlayacaklardır.
Başlamak zorundadırlar zira dert imal edenler, dertsizler, dert sahibi olmasınlar diye, bin kanaldan, milyon çeşit pislikle ruh kirletmeyi sürdürmektedirler. Şimdilik bu pisliklerin temizlenmesi ve örtülmemiş göze, kılıflanmamış ruha sahip olmanın vesilesi bu kadar cüzi çabalar olacaktır.
Ve bu öncül tebliğ stratejisinin sloganı da;
Anlatmam derdimi dertsiz insana
Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez, olmalıdır.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?