Anlamak bize ulaşan bilgiden anlam çıkartmak demektir. Gerçekte, bilgiden halin hakikatine göre anlam çıkartmak demektir. Eğer bilgiden çıkartılan anlam hakikat çerçevesinde değilse, zanna dayalı bir anlam çerçevesinde ise bu durumda, fiilin ismi anlamamaktır.
Araf Suresi 179 “Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla anlamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”
İnsanda her fonksiyonun bir oluş yeri ve mekanizması vardır. Anlamak, idrak etmek, kavramak fiilleri ise kalpte gerçekleşir. Elbette bildiğimiz kan pompalayan kalbi kastetmiyoruz. Ruh bu fiillerin temel fonksiyon alanıdır. Elbette ruhsuz insan olmaz ancak, anlamak veya anlamamak fiilleri mahiyetleri itibariyle nitelenir. Ruh dâhilinde fonksiyon icra eden her bölüm kök hükümler çerçevesinde çalışırlar. Eğer sistem, hakikat/fıtrat hükümleri ile çalışırsa ortaya; halin, konunun, maksadın, talebin, teşebbüsün, teklifin, hamlenin, sebebin gerçek anlamı çıkar. Bu anlamak fiiline karşılık gelir. Eğer mekanizma sahte (varoluşsal referanslara göre) imal edilmiş hükümlerle çalışıyorsa bu durumda ortaya; halin, konunun, maksadın, talebin, teşebbüsün, teklifin, hamlenin, sebebin sahte, aldatıcı anlamları çıkar. Bu, anlamamaktır. Yani işin gerçeğini anlamayıp aldanmaktır.
İnsanlar temel kararlarını, tercihlerini anladıkları ya da anladıklarını zannettikleri gerçekler veya sahte gerçekler üzerinden alırlar ve gerçekleştirirler. Bu da onların hayatlarının mahiyetlerini, ödüllerini ve bedellerini belirler.
Kısaca hakikat üzerinden anlamak, insanın doğası üzerinden tercihler yapması, hayat kurması, başarılı olması, bütüncül tatmini elde etmesi ve sonraki boyutta daha yüksek standartlı bir hayatta/cennette yaşamasının zorunlu koşuludur. Anlamamayı sağlayan sahte hakikat hükümleri çerçevesinde düşünüp karar vermekse, bütün sorunların, adaletsizliklerin, zulümlerin ana müsebbibidir. Zira insanların bütün tatmin, huzur, üretim, başarı gibi olumlu sonuçları kendi doğasına uygun yaşamaktan yani karar ve davranışlarını fıtrat/hakikat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirmek ile ortaya çıkar. Bütün sorunlar, huzursuzluklar, başarısızlıklar, tatminsizler, kayıplar ise hakikat dışında imal edilmiş izafi, sahte hükümler çerçevesinde alınan kararların ve gerçekleştirilecek davranışların neticesindedir.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?