Gençlerden birisi verdi ve okuyup, görüşlerimi paylaşmamı rica etti.
Kapaktaki başlık: Akla Ziyan Yazılar.
Kısa film senaryosu.
Tür: Absürt ciddiyet.
Hadi şunları anladım da absürt ciddiyet nedir? onu ilk defa duyuyorum, dedim.
Absürt komedi olursa, absürt ciddiyeti de yadırgamamak lazım, bu bir deneme.
Sahne 1.
Yer, bir sorgu odası.
Yazılarından dolayı sorguya alınmış olan adamın karşısında, masanın diğer tarafında; kravatlı, traşlı, kibar konuşan, orta yaşlı bir adam oturmakta.
- Ne söyleyeceksin merakla bekliyorum, der sorgucu.
Adam, heyecansız ve tek düze bir ses tonuyla;
- Beni yazılar nedeniyle almanıza rağmen yazılarımı okuduğunuzu veya anladığınızı zannetmiyorum.
- Bunu nereden çıkarttın?
- Okumuş ve anlamış olsaydınız; benimle konuşan siz, üslup böyle, yer burası olmaz, konular da bambaşka olurdu.
****
Sahne 2.
Masanın üzerinde muntazam olarak tasnif edilmiş ve düzenlenmiş kitaplar ve yazılı kâğıt tomarları görülüyor.
Kâğıt tomarının birinin en üstünde görülen, hala okunmakta olan yazı, sayfa ortasına kadar, neredeyse her satırı farklı renkli kalemlerle çizilmiş ve bazı satırların kenarlarına not alınmıştı. Belli ki okuyucunun tarzı böyleydi. Zira tomarın yanında duran, okunmuş sayfaların en üstündeki sayfada da aynı şey gözükmekteydi; tıpkı açık duran ve ortasında kalem olan kitabın sayfaları gibi.
Okuyucu;
- Görüyorsunuz, ciddiyetle okuyorum. Pek çok şey söyleyebilirim ancak kahve içerken bana anlattığınız muhtevaya ilişkin olmaz.
- Üstat, bir hakikat arayışına sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz? Okuma bağlamınız neydi? Yazı diye mi okudunuz? Yoksa aradığınız bir şeyler var da acaba burada bulmak ihtimali olabilir, diye mi?
****
Sahne 3.
Yer: Üniversitede bir akademisyenin odası.
- Valla, hatır için okudum fakat çok rahatsız oldum.
- Hayırdır hocam.
- Yazılarda bir akademik lezzet ve düzen yok. Tek bir tane bile atıfa rastlamadım.
- Kusura bakmayın hocam, yazı dağıtım listesinde bir karışıklık olmuş herhalde. Rahatsız etmişler sizi, kusura bakmayın. Zira bunlar başka yolun ve erkânın yazıları.
****
Sahne 4.
Bir kahveci dükkânı.
Lattesinden iri bir yudum alan genç kız eleştirilerini sıraladı.
- Yazılar çok uzun ve anlaması zor. İlla anlayayım diye ısrar edersen, birkaç defa okuyup, üzerinde epeyce düşünmen gerekiyor.
- Yani
- Tercihimiz; bir çırpıda okunsun. İlginç ve eğlenceli olsun. Düşünmeyi gerektirmesin. Teklifi olmasın ve sorumluluk yüklemesin. Zinhar yüzleşmemize vesile olmasın. Alışkın olduklarımız çevresinde olsun. Rahatsız etmesin.
Yazar olarak tavsiye edeceğiniz bir şey var mı?
- Sizin eve giderken, hemen üst geçidi geçince sağda, yeni açılan yeri denemenizi tavsiye ediyorum.
- Ne için?
- Çekirdekleri iri, içleri dolu, tam kıvamında kavrulmuş ve fiyatlarda çok makul.
****
Sahne 5.
Dört köşe masanın etrafında oturan dört kişi var. Bir tanesi var gücüyle bağırıyor. Diğeri var gücüyle, sabır ve dikkatle dinliyor. Kalan iki kişi var güçleriyle suskun olarak gözlüyorlar.
Bağıran hem açıktan hem de içinden konuşuyordu. Dinleyen her ikisini de anlıyordu.
Açıktan konuşma;
- Sen kim oluyorsun da piyasada zaten var olan bunca ilmi esere rağmen yazıyorsun? Bunun oluşturacağı vebalin altından kalkabilecek misin?
Sessiz konuşma;
- İşin mi yok birader, suyu dalgalandırıyorsun, dalgamıza taş atıyorsun. Eski köye yeni adet çıkartıyorsun. Bizi kendine bulaştıracaksın.
- Gerçekten bir arayışınız oldu da hiç bu yazıları anlamak niyetiyle okudunuz mu? Benimle esasa ilişkin bir kez olsun konuştunuz mu? Asıl sorunun ne olduğu; tercih ettiğiniz vantrilok edasının nedenini anlayınca ortaya çıkar, zannediyorum.
****
Sahne 6.
Bir grup insan.
- Bizim bunları okuyacak, üzerinde düşünecek, anlayıp, sonra da deneyecek ne alışkanlığımız ne niyetimiz ne de sabrımız var. Fakat sıkıntılarımız diz boyu, sen bizden daha iyi anlattın. Biz de aynen katılıyoruz ve zordayız. Bu durumda ne yapmamızı tavsiye ediyorsun.
- Bir çorba kasesine, yarısından fazla su dolduracaksınız. Ne çok soğuk ne de çok sıcak. Orta karar. Sonra bir sayfa yazıyı katlayıp bu suyun içerisine koyacaksınız. Elli dakika bekletip kâğıdı çıkartacaksınız. Sonra bu suyu bir defada içip bitireceksiniz. Bunu günde üç defa tekrarlayacaksınız.
****
Sahne 7.
Kızlı, erkekli bir grup. Dört masalık bir salonda çay içip sohbet yapıyorlar.
- Üstad kitaplarını okuyoruz ve çok beğeniyoruz, eline, gönlüne sağlık.
- Hayrolsun inşallah.
- Bir şey sorabilir miyim? Üstat.
- Buyurun lütfen.
- Gençlere ulaşamıyoruz. Amaçsızlıkları ve duyarsızlıkları büyük sorun, ne yapabiliriz?
- Kitaplarda, bu konuda yazılmış dört müstakil yazı var. Ayrıca yirmi bir yazıda da bu hususa farklı yönleriyle değinilmiş.
- Hayret hiç dikkatimizi çekmemiş.
****
Sahne 8.
Yer: Bir kitapçı dükkânı
Kitap rafları arasına konulmuş birkaç masa ve iki sedirde oturmuş, kitapçının ikram ettiği çayları içip, kendilerini sorumluluk ve tekellüf altına sokmayacak mevzularda sohbet eden insanlar.
- Yav birkaç sayfasına şöyle göz attım ama elbette hepsini okumadım. Allah aşkına bunları kime, niye yazıyorsun? Kaç kişi okuyacak?
- Allah'ın nasip ettiği okuyanlar vardır herhalde. Hakikati yazıp konuşmak için bu hesaplar gerekmez. Ben yetki ve sorumluluk alanımda olanına bakar, gerisine karışmam.
Buna haddini bilmek denir.
0 Yorumlar
SON DAKİKA
1
NASIL BİR MEYDAN OKUMA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ? CEVABIMIZ NE OLMALIDIR?